8 Aralık 2015 Salı

Ekim Ayı Sanayi Üretimi Gerçekleşmelerine İlişkin Değerlendirmemiz

n Ekim ayında sanayi üretimi (arındırılmamış) yıllık bazda %14.7 artışla beklentilerin çok üzerinde bir artış gösterdi. Genel piyasa medyan beklentisi %8.1 artışa işaret ederken, bizim beklentimiz ise %9.6 artış şeklindeydi. Yıllık artış hesaplamasını anketlerle sağlıklı karşılaştırma için daha fazla sayıda katılımcının tahmin gönderdiği mevsim ve takvim etkisinden arındırılmamış ham veri üzerinden yapmaktayız. Hatırlanacağı gibi, Ekim’de işgünü fazlalığı nedeniyle sert artış görülebileceğini önceki ay sanayi üretimi değerlendirmemizde belirtmiştik. Aşağıda da ayrıntılı değindiğimiz gibi, yıllık değişimde gözlenen sert dalgalanmalar üretimde bir momentum değişiminden çok büyük ölçüde yıllar arasındaki işgünü farkından kaynaklanıyor. Bu bağlamda, Ekim ayında imalatçı sektörlerin ana girdisi olan “enerji ve altın hariç ara malı ithalatının” toplam ithalatta gözlenen dolar bazlı daralmaya rağmen, Euro bazında geçen yılın aynı ayına göre %7.5 artış göstermesi, aynı ayın sanayi üretimi açısından beklentilerimizi yukarı çeken bir gelişme olmuştu, gerçekleşmenin bu beklentiyi doğruladığı görülüyor.

n TÜİK’in açıkladığı şekliyle, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi de yıllık bazda %4.6 artış gösterdi. Böylece, aylık endekslerdeki oynaklık nedeniyle trend açısından daha net görüntü verdiğini düşündüğümüz, takvim etkisinden arındırılmış endeksin üç aylık hareketli ortalamasının yıllık değişimi, önceki aya göre sert yükselişle %4.8 seviyesinde gerçekleşti. Daha önce, çalışma günü farklılıkları nedeniyle arındırılmış ve arındırılmamış veriler arasındaki belli aylarda önemli farklar oluşabildiğini ve Ekim’de çalışma günü sayısının geçen yıla göre çok yüksek olması nedeniyle bu farkın belirgin olarak hissedileceği bir ay olacağını söylemiştik. Yılın kalan iki ayında ise işgünü sayısı yakın olduğundan bu etki gözlenmeyecektir.

n Yılın son çeyreğine güçlü bir başlangıç yapılmış oldu.  Ekim ayı sonuçlarından sonra, yeni yılın ilk çeyreğine %1.3 oranı ile başlayan, ikinci çeyrekte ise %3.7 düzeyine hızlanan, üçüncü çeyrekte tekrar %0.3 düzeyine yavaşlayan üretim artış hızının son çeyreğe güçlü girdiğini görmekteyiz. Zira, son iki ayda sanayi üretimi yıllık artışı sıfır bile olsa yani yerinde saysa bile, son çeyrek üretim artışının %4.6 seviyesinde olması garantilenmiştir. Bu ise, aynı çeyrek milli gelir gerçekleşmesi açısından olumlu bir başlangıç olarak kaydedilmiştir.

n Sanayi üretiminin ana eğilimi açısından izlediğimiz diğer gösterge, mevsimsellikten ve takvim etkisinden arındırılmış endeks ise, bir önceki aya göre %0.1 artış göstererek yeni tarihi zirvesine ulaştı. Söz konusu göstergenin aydan aya büyük oynaklık gösterdiğini hatırlatmak isteriz. Hatırlanacağı gibi, Mart ayında sanayi üretimi tarihi zirvesine ulaştıktan sonra Nisan’da yatay kalmış, Mayıs’ta %2.0 gerileme, Haziran’da %2.1 artış, Temmuz’da ise %1.6 oranında geri çekilmeden sonra Ağustos’ta %3.0 artış ile yeni tarihi zirvesini görmüş, Eylül’de ise hafif geri çekilmiştiı. Bilindiği gibi, bu dalgalanmanın boyutu özellikle bayram gibi uzun tatillerin yıllık izin dönemleriyle çakıştığı zamanlarda TÜİK’in kullandığı yöntemin arındırmayı yeterince sağlıklı yapamamasından kaynaklı olarak daha da büyümektedir. Bu nedenle, sanayi üretimi momentumunun gücü açısından ay bazında değerlendirmeden çok çeyrekten çeyreğe değişimlere bakmak daha doğru olacaktır diye düşünüyoruz. Sonuç olarak, sanayi üretimi yeni tarihi zirvesine ulaşırken, çeyrekler bazında bakıldığında ise; bu yılın ilk çeyreğinde önceki çeyreğe göre %1.1 artış, ikinci çeyrekte %1.5 artış, üçüncü çeyrekte ise %1.1 artış kaydetmiş, son çeyreğe ise daha sınırlı bir momentum artışıyla başlanmıştır.      

n Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış ana sanayi gruplarında bir önceki aya göre en yüksek artış %4.2 ile dayanıklı tüketim malı imalatında gerçekleşti. Diğer alt gruplarda ise daha sınırlı artış ve azalışlar yaşandı.    

n Türkiye’de sanayi üretimi ile milli gelir verileri arasındaki yakın ilişki dikkate alındığında, bu görünüm bize son çeyrekte üçüncü çeyrekten daha güçlü bir GSYH artışı kaydedilebileceğini düşündürdü. 2014 yılında %2.9 oranında OVP tahminlerinin gerisinde kalan bir büyüme kaydedildikten sonra, 2015 yılının ilk çeyreğinde de beklentilerin üzerinde olsa da %2.3 ile sınırlı kalan bir büyüme oranı kaydedilmişti. İkinci çeyrekte ise büyüme %3.8’e doğru hızlanmış ve ilk yarıdaki büyüme hızını %3.1’e taşımıştı. Üçüncü çeyrek gerçekleşmesi ise 10 Aralık Perşembe günü açıklanacak. Öte yandan, son çeyrek görünümü açısından diğer öncü göstergelere bakıldığında; Türkiye PMI endeksi mevsimsel düzeltilmiş Ekim-Kasım ortalaması (50.2) önceki çeyreğe göre (49.4) hafif yüksek oluşurken, MB Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) Ekim-Kasım ortalaması (107.0) da önceki çeyreğe göre (102.0) yükselmiş, kapasite kullanımı ortalaması %74.9 ile önceki çeyreğe (%75.0) göre çok hafif gerilemiş, tüketici güven endeksinde ise sert artışlar gözlenmişti. İhracatın (TİM verileri) ise aynı dönemde yıllık bazda %6 civarı daralması dış talep açısından olumsuzluğa işaret ederken, otomotiv, konut  ve beyaz eşya satışları ise önceki çeyreklere göre daha ılımlı artış eğilimindeydi.

n Bütün gelişmeleri dikkate alarak, üçüncü çeyrek için büyüme tahminimizi aynı çeyreğe ait üretim verilerinden sonra %2.4 düzeyinde belirlemiştik.

n Sonuç olarak, sanayi üretiminin son çeyreğe güçlü girmesine rağmen, jeopolitik risklerin tırmanışa geçmesi nedeniyle, 2015 yılı büyüme tahminimiz olan %2.9 üzerinde risklerin dengeli olduğunu düşünmekteyiz. Ekim 2015’de açıklanan OVP'de 2015 yılı tahmini %3.0 açıklanırken, son TCMB beklenti anketinde ortalama büyüme beklentisi aynı düzeyde oluşmuştu. Bu yıl için iç talepte (özel tüketim ve yatırım) ılımlı bir toparlanma öngörümüzü gelişmeler doğrulamaya devam etse de, son dönemde finansal koşullarda yaşanan sıkılaşmanın da etkisiyle yılın ikinci yarısında kredi büyümesinin belirgin yavaşladığının görülmesi, iç talep açısından olumsuzluğa işaret etmektedir. Ayrıca, Türkiye-Rusya gerginliğinin karşılıklı ticari yaptırım uygulama aşamasına geçmesi de büyüme eğilimine olumsuz yansıyacaktır. Ayrıca, ihracatın Ekim’de gözlenen sınırlı toparlanmayı devam ettirememesi dış talep üzerindeki risklerin aşağı yönlü kalmayı sürdürdüğünü göstermektedir. Buna karşılık, GSYH hesaplamasında önemli belirleyiciliği olan sanayi üretiminin son çeyreğe beklediğimizden güçlü bir giriş yapmasını yukarı yönlü bir risk olarak izlemekte ve geçen yıl büyümeyi aşağı çeken tarım sektörünün ilk yarıda kaydettiği %5.2 büyüme hızını yılın ikinci yarısında da koruyacağını düşünmekteyiz. Bu bağlamda, 2015 yılı büyüme tahminimiz (%2.9) üzerindeki risklerin dengeli göründüğü söylenebilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder