n Ekim
ayında sanayi üretimi (arındırılmamış) yıllık bazda %14.7 artışla beklentilerin
çok üzerinde bir artış gösterdi. Genel piyasa medyan
beklentisi %8.1 artışa işaret ederken, bizim beklentimiz ise %9.6 artış şeklindeydi.
Yıllık artış hesaplamasını anketlerle sağlıklı karşılaştırma için daha fazla
sayıda katılımcının tahmin gönderdiği mevsim ve takvim etkisinden arındırılmamış
ham veri üzerinden yapmaktayız. Hatırlanacağı gibi, Ekim’de işgünü fazlalığı
nedeniyle sert artış görülebileceğini önceki ay sanayi üretimi
değerlendirmemizde belirtmiştik. Aşağıda da ayrıntılı değindiğimiz gibi, yıllık
değişimde gözlenen sert dalgalanmalar üretimde bir momentum değişiminden çok
büyük ölçüde yıllar arasındaki işgünü farkından kaynaklanıyor. Bu bağlamda, Ekim
ayında imalatçı sektörlerin ana girdisi olan “enerji ve altın hariç ara malı
ithalatının” toplam ithalatta gözlenen dolar bazlı daralmaya rağmen, Euro
bazında geçen yılın aynı ayına göre %7.5 artış göstermesi, aynı ayın sanayi
üretimi açısından beklentilerimizi yukarı çeken bir gelişme olmuştu,
gerçekleşmenin bu beklentiyi doğruladığı görülüyor.
n TÜİK’in
açıkladığı şekliyle, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi de
yıllık bazda %4.6 artış gösterdi. Böylece, aylık
endekslerdeki oynaklık nedeniyle trend açısından daha net görüntü verdiğini
düşündüğümüz, takvim etkisinden arındırılmış endeksin üç aylık hareketli
ortalamasının yıllık değişimi, önceki aya göre sert yükselişle %4.8 seviyesinde
gerçekleşti. Daha önce, çalışma günü farklılıkları nedeniyle arındırılmış ve
arındırılmamış veriler arasındaki belli aylarda önemli farklar oluşabildiğini
ve Ekim’de çalışma günü sayısının geçen yıla göre çok yüksek olması nedeniyle
bu farkın belirgin olarak hissedileceği bir ay olacağını söylemiştik. Yılın
kalan iki ayında ise işgünü sayısı yakın olduğundan bu etki gözlenmeyecektir.
n Yılın
son çeyreğine güçlü bir başlangıç yapılmış oldu. Ekim ayı sonuçlarından sonra, yeni yılın ilk
çeyreğine %1.3 oranı ile başlayan, ikinci çeyrekte ise %3.7 düzeyine hızlanan,
üçüncü çeyrekte tekrar %0.3 düzeyine yavaşlayan üretim artış hızının son
çeyreğe güçlü girdiğini görmekteyiz. Zira, son iki ayda sanayi üretimi yıllık artışı
sıfır bile olsa yani yerinde saysa bile, son çeyrek üretim artışının %4.6 seviyesinde
olması garantilenmiştir. Bu ise, aynı çeyrek milli gelir gerçekleşmesi
açısından olumlu bir başlangıç olarak kaydedilmiştir.
n Sanayi
üretiminin ana eğilimi açısından izlediğimiz diğer gösterge, mevsimsellikten ve
takvim etkisinden arındırılmış endeks ise, bir önceki aya göre %0.1 artış
göstererek yeni tarihi zirvesine ulaştı. Söz konusu göstergenin
aydan aya büyük oynaklık gösterdiğini hatırlatmak isteriz. Hatırlanacağı gibi, Mart
ayında sanayi üretimi tarihi zirvesine ulaştıktan sonra Nisan’da yatay kalmış,
Mayıs’ta %2.0 gerileme, Haziran’da %2.1 artış, Temmuz’da ise %1.6 oranında geri
çekilmeden sonra Ağustos’ta %3.0 artış ile yeni tarihi zirvesini görmüş,
Eylül’de ise hafif geri çekilmiştiı. Bilindiği gibi, bu dalgalanmanın boyutu
özellikle bayram gibi uzun tatillerin yıllık izin dönemleriyle çakıştığı
zamanlarda TÜİK’in kullandığı yöntemin arındırmayı yeterince sağlıklı
yapamamasından kaynaklı olarak daha da büyümektedir. Bu nedenle, sanayi üretimi
momentumunun gücü açısından ay bazında değerlendirmeden çok çeyrekten çeyreğe
değişimlere bakmak daha doğru olacaktır diye düşünüyoruz. Sonuç olarak, sanayi
üretimi yeni tarihi zirvesine ulaşırken, çeyrekler bazında bakıldığında ise; bu
yılın ilk çeyreğinde önceki çeyreğe göre %1.1 artış, ikinci çeyrekte %1.5 artış,
üçüncü çeyrekte ise %1.1 artış kaydetmiş, son çeyreğe ise daha sınırlı bir
momentum artışıyla başlanmıştır.
n Mevsim
ve takvim etkisinden arındırılmış ana sanayi gruplarında bir önceki aya göre en
yüksek artış %4.2 ile dayanıklı tüketim malı imalatında gerçekleşti. Diğer
alt gruplarda ise daha sınırlı artış ve azalışlar
yaşandı.
n Türkiye’de
sanayi üretimi ile milli gelir verileri arasındaki yakın ilişki dikkate
alındığında, bu görünüm bize son çeyrekte üçüncü çeyrekten daha güçlü bir GSYH
artışı kaydedilebileceğini düşündürdü. 2014 yılında %2.9
oranında OVP tahminlerinin gerisinde kalan bir büyüme kaydedildikten
sonra, 2015 yılının ilk çeyreğinde de beklentilerin üzerinde olsa da %2.3
ile sınırlı kalan bir büyüme oranı kaydedilmişti. İkinci çeyrekte ise büyüme
%3.8’e doğru hızlanmış ve ilk yarıdaki büyüme hızını %3.1’e taşımıştı. Üçüncü
çeyrek gerçekleşmesi ise 10 Aralık Perşembe günü açıklanacak. Öte yandan, son
çeyrek görünümü açısından diğer öncü göstergelere bakıldığında; Türkiye PMI
endeksi mevsimsel düzeltilmiş Ekim-Kasım ortalaması (50.2) önceki çeyreğe göre
(49.4) hafif yüksek oluşurken, MB Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) Ekim-Kasım
ortalaması (107.0) da önceki çeyreğe göre (102.0) yükselmiş, kapasite kullanımı
ortalaması %74.9 ile önceki çeyreğe (%75.0) göre çok hafif gerilemiş, tüketici
güven endeksinde ise sert artışlar gözlenmişti. İhracatın (TİM verileri)
ise aynı dönemde yıllık bazda %6 civarı daralması dış talep açısından
olumsuzluğa işaret ederken, otomotiv, konut ve beyaz eşya satışları ise
önceki çeyreklere göre daha ılımlı artış eğilimindeydi.
n Bütün gelişmeleri dikkate alarak, üçüncü
çeyrek için büyüme tahminimizi aynı çeyreğe ait üretim verilerinden sonra %2.4
düzeyinde belirlemiştik.
n Sonuç
olarak, sanayi üretiminin son çeyreğe güçlü girmesine rağmen, jeopolitik
risklerin tırmanışa geçmesi nedeniyle, 2015 yılı büyüme tahminimiz olan %2.9
üzerinde risklerin dengeli olduğunu düşünmekteyiz.
Ekim 2015’de açıklanan OVP'de 2015 yılı tahmini %3.0 açıklanırken, son TCMB
beklenti anketinde ortalama büyüme beklentisi aynı düzeyde oluşmuştu. Bu yıl için iç talepte
(özel tüketim ve yatırım) ılımlı bir toparlanma öngörümüzü gelişmeler
doğrulamaya devam etse de, son dönemde finansal koşullarda yaşanan sıkılaşmanın
da etkisiyle yılın ikinci yarısında kredi büyümesinin belirgin yavaşladığının
görülmesi, iç talep açısından olumsuzluğa işaret etmektedir. Ayrıca,
Türkiye-Rusya gerginliğinin karşılıklı ticari yaptırım uygulama aşamasına
geçmesi de büyüme eğilimine olumsuz yansıyacaktır. Ayrıca, ihracatın Ekim’de
gözlenen sınırlı toparlanmayı devam ettirememesi dış talep üzerindeki risklerin
aşağı yönlü kalmayı sürdürdüğünü göstermektedir. Buna karşılık, GSYH
hesaplamasında önemli belirleyiciliği olan sanayi üretiminin son çeyreğe
beklediğimizden güçlü bir giriş yapmasını yukarı yönlü bir risk olarak
izlemekte ve geçen yıl büyümeyi aşağı çeken tarım sektörünün ilk yarıda
kaydettiği %5.2 büyüme hızını yılın ikinci yarısında da koruyacağını düşünmekteyiz.
Bu bağlamda, 2015 yılı büyüme tahminimiz (%2.9) üzerindeki risklerin dengeli
göründüğü söylenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder