TCMB bugün
gerçekleştirdiği Aralık ayı Para Politikası Kurulu toplantısında, beklenenin
aksine tüm faiz oranlarını sabit tutu, ancak Ocak toplantısını adres gösterdi. Toplantıda bir hafta
vadeli repo faizi %7.50, borçlanma faiz oranı %7.25, borç verme faiz oranı
%10.75 ve piyasa yapıcılarına uygulanan oran %10.25 seviyesinde sabit
bırakıldı. Karar öncesi gerçekleştirilen anketler ekonomistlerin büyük
çoğunluğunun politika faizi ve faiz koridoru alt bandında ağırlıklı olarak 50
baz puan civarında artış beklediğini yansıtırken, TCMB Beklenti Anketi’nde de
cari ay politika faizine ilişkin medyan beklenti %7.78 ile benzer bir görünüme
işaret ediyordu. Ayrıca, önümüzdeki dönemde (6 ay içinde) toplam artışın 100
baz puana ulaşacağı beklentisi de korunuyordu. Dolayısı ile, Aralık
toplantısının pas geçilmesini yerinde bir karar olarak görmüyor ve kredibilite
açısından problem yaratan bir gelişme olarak algılıyoruz.
Fed para politikasını
normalleştirme sürecini Aralık ayında başlatınca, TCMB’nin de Ağustos’ta
açıkladığı yol haritasının son aşamasını başlatması bekleniyordu. Bilindiği gibi, TCMB
Ağustos ayında açıkladığı “Küresel Para Politikalarının Normalleşme Sürecinde
İzlenecek Yol Haritası” kapsamında, küresel para politikalarının normalleşmeye
başlaması ile faiz koridorunun bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı etrafında
daha simetrik bir hale getirileceğini ve daraltılacağını açıklamıştı. Piyasa
ise bu mesajı, Fed’in faiz artırımlarına başlamasını takiben TCMB’nin de
harekete geçeceği şeklinde okumuştu. TCMB, bu beklentiyi Aralık toplantısında
karşılamasa da, “küresel para politikalarındaki normalleşmenin başlaması ile
birlikte oynaklıklarda gözlenen düşüşün kalıcı olması halinde önümüzdeki
toplantıdan itibaren para politikasındaki sadeleşme adımlarına
başlanabileceğini değerlendirmiştir.” cümlesini kullanarak Ocak toplantısını
söz konusu yol haritasının uygulanması için adres göstermiş oldu. Ancak, sadeleşme için ön koşulun "oynaklıklarda gözlenen düşüşün kalıcı olması halinde" diye belirlenmesi son derece kafa karıştırıcı oldu. Eğer oynaklıktan kasıt döviz ve faiz oranlarındaki dalgalanmalar ise, mevcut ortamda bu oynaklıkta azalışın kalıcı olmasını zor gördüğümüzden, yeni ertelemelerle karşılaşma durumumuz bayağı ciddi bir olasılık olarak da görülebilir.
Para
politikasında “sıkı duruş” vurgusu korundu, kararlar enflasyon görünümüne bağlı
olarak alınacak dendi. Kurul, yeni mesaj cümlesi olan “Önümüzdeki dönemde para politikası
kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri,
fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler
dikkate alınarak para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecektir.”
paragrafını ise bu toplantıda da aynen korudu. TCMB, Ekim ayı sonunda açıkladığı Enflasyon
Raporu’nda yılsonu enflasyon tahminini, kur ve petrol fiyat varsayımlarındaki
değişiklikler nedeniyle 1 puan artırarak %7.9 olarak güncellemişti. Petrol
fiyatı ortalaması 2015 ve 2016 yılları için 54$ varsayılmış, gıda fiyatları
yıllık artışı ise %8 olarak korunmuştu. En son Beklenti Anketinde ise yılsonu
TÜFE tahmini %8.53 olurken, gelecek 12 ay (%7.56) ve 24 ay (%6.86) TÜFE
beklentileri hem tarihsel olarak yüksek seviyelerde kalmış hem de TCMB’nin
hedef ve tahminlerinden uzak kalmaya devam etmiştir.
Likidite
politikasındaki sıkı duruşun da korunacağı belirtildi. TCMB,
önceki toplantıda likidite duruşuna ilişkin kullandığı cümleleri de aynen
tekrarlamıştır. Kurul, “döviz kuru hareketlerinin çekirdek enflasyon
eğilimindeki iyileşmeyi geciktirdiğini, bu doğrultuda küresel piyasalardaki
belirsizliklerin enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri ile enerji ve işlenmemiş
gıda fiyatlarındaki oynaklıkları dikkate alarak, gerekli görülen süre boyunca
likidite politikasındaki sıkı duruşun korunmasına karar verildiğini”
bir kere daha vurgulamıştır.
Kurulun
temel ekonomik büyüklüklere ilişkin değerlendirmelerinde hiç bir değişiklik
yoktu. Sıkı para politikası duruşunun ve alınan makroihtiyati
önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızlarının makul düzeylerde devam etmekte
olduğu, dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmeler ve tüketici kredilerinin
ılımlı seyri cari dengedeki iyileşmeyi desteklediği ve AB ülkelerinin
talebindeki artışın da katkısıyla büyüme kompozisyonunun net ihracat lehine değişmekte
olduğu belirtildi.
Büyük
olasılıkla Ocak ayında başlayacak sadeleşme süreci ile politika faizinin
%9.0-9.5 aralığına yükselmesini bekliyoruz. Daha önce de vurguladığımız gibi, sadeleştirmenin, esas olarak, mevcut
faiz koridoru kapsamında çoklu faiz uygulamasından yeniden tek faizin ağırlık
kazanacağı konvansiyonel para politikası uygulamasına dönüş anlamına geleceğini
düşünüyoruz. Burada varılacak nihai
nokta, 1 hafta vadeli repo faizini piyasa açısından tek gösterge haline
getirmek ve tüm fonlamayı bu kanaldan sağlamak olacaktır. Varılacak faiz
seviyesi ise - TCMB’nin bu değişikliklerin “bir sıkılaşma veya genişleme getirmeyeceği”
mesajına istinaden - bankalar açısından bugünkü duruma göre “nötr” olacak bir
seviye olmalıdır. Dolayısı ile, kademeli geçiş senaryosunda TCMB bir yandan
küçük adımlarla haftalık repo faizini yükseltirken benzer oranlarla faiz
koridorunu alt banttan daraltmaya yönelecektir. Tüm fonlama araçları dikkate
alınarak hesaplanan efektif fonlama oranının %9.5 seviyesinde olduğu
düşünüldüğünde, nihai olarak, politika faiz oranının %9.0-9.5 aralığında ve O/N
borçlanma faiz oranının 8.0-8.50% aralığında olabileceğini, koridor üst
sınırının ise değişmeyeceğini tahmin etmekteyiz. Ancak, artırımın hangi faiz
kademesi (25-50 bp) ve hangi aralıkta (her toplantı mı?) yapılacağı
belirsizliğini korumaktadır.
Bu
kararlar sonrası piyasada gözler TCMB’nin fonlama maliyetini ne düzeyde
oluşturacağı üzerinde olacaktır. TCMB’nin, çok uzun
süreden beri, bankaların fonlama ihtiyacının tamamını haftalık repo
ihaleleriyle karşılamayarak piyasa yapıcısı ve borç verme imkanlarını
kullanmaya zorlaması ile fonlama maliyetinin (geçen toplantıdan bu yana
ortalaması %8.77) politika faizinin 127 baz puan üzerinde oluşması, ve gecelik
faizlerin faiz koridoru üst sınırına yapışık oluşması (son olarak %10.75)
sağlanmaktadır. Her ne kadar, son dönemde FOMC sonrası küresel
risk iştahına bağlı olarak TL’de bir nebze rahatlama gözlense de, TCMB’nin sıkı
likidite politikası duruşunu ve fonlama maliyetini mevcut düzeylerde korumasını
beklemekteyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder