3 Kasım 2015 Salı

Ekim Ayı Enflasyon Gerçekleşmelerine İlişkin Değerlendirmemiz


n Ekim ayında TÜFE %1.55 artış ile %1.50 artış yönündeki konsensüs beklentinin ve %1.25 düzeyindeki artış beklentimizin üzerinde gerçekleşti. Geçen yıl Ekim’de %1.90 artış olurken, 2003 yılı bazlı endeksin Ekim ayları tarihsel ortalaması ise %2.10 artışa işaret ediyordu. Enflasyonun geçen yıla göre düşük gelmesinde ise, özellikle işlenmemiş gıda fiyatlarındaki sert düzeltme etkili olurken, kurlara hassas olan gruplardaki (beyaz ve kahverengi eşya) artışlar, giyim ve otomobil fiyatlarında yapılan yukarı yönlü ayarlama ise iyileşmeyi sınırladı. Böylece, yıllık TÜFE de önceki ayki %7.95 seviyesinden %7.58’e gerilemiş oldu. TCMB, PPK özetlerinde, Ekim ayına ilişkin öncü göstergelerin, işlenmemiş gıda kaynaklı olarak gıda yıllık enflasyonunun gerileyebileceğine işaret etmekte olduğunu belirtirken, Enflasyon Raporu sunumu sırasında Başkan Başçı da yıllık gıda fiyat artışının %8’e doğru geri çekilebileceğini vurgulamıştı.

n İşlenmemiş gıda fiyatları yıllık bazda belirgin geri çekilme gösterirken, işlenmiş gıda fiyatları ise ılımlı gerilemesini sürdürdü. Hesaplamalarımıza göre geçen yıl Ekim ayında işlenmemiş gıda fiyatları aylık %4.50 artarken bu yıl ise %0.90 artış gösterdi. Dolayısı ile, yıllık bazda işlenmemiş gıda yıllık enflasyonu 3.6 puan azalışla %9.60 seviyesine inmiş olurken, işlenmiş gıda fiyatları yıllık artışı ise %8.2’ye inerek gerileme eğilimini sürdürdü. Böylece, gıda fiyatlarının yıllık artış hızı %8.7 seviyesine gerilerken, son Enflasyon Raporu’nda aynen korunan gıda fiyatı varsayımının (%8.0) daha sınırlı da olsa üzerindeki seyrini korudu. Endeks tarihindeki ortalama yıllık artışı %9.2 olan gıda fiyatlarının 2015 yılındaki seyri, Temmuz ayı Enflasyon Raporu’nda açıklanan TCMB enflasyon yılsonu tahmini (%7.9) açısından kritik önem taşımaya devam edecektir.  

n Yılın son iki ayında baz etkisi yıllık TÜFE’nin aleyhinde seyrederken, son dönemdeki geri çekilmeye rağmen TL’de yılbaşından bu yana oluşan değer kaybının yüksekliği yukarı yönlü baskıyı devam ettirecektir. Ekim ayında önceki aya göre 0.4 puan azalışla %7.58’e düşen yıllık TÜFE, son Enflasyon Raporu’nda yer alan yılsonu TCMB yeni tahmininin (%7.9) altında kalırken, enflasyon hedefi (%5) etrafındaki belirsizlik aralığının (+/-2 puan) ise üzerinde kalmayı sürdürdü. Önümüzdeki dönem seyri açısından ise, son dönemde bir miktar geri çekilme gözlense de, Ocak ortasından beri kur sepeti bazında halen %18 civarı değer kaybı olması, döviz kurunun bu yıl da tüketici fiyatlarına olumsuz etkide bulunmasına yol açacaktır. Ancak, petrol fiyatlarının son Enflasyon Raporu (2015: $54) varsayımlarının altında seyretmesi bu kanaldan gelecek risklerin hafif aşağı yönlü olduğunu göstermektedir. Ayrıca, işlenmemiş gıda fiyatlarının önceki üç aydaki yükselişten sonra belirgin geri çekilme göstermesiyle beraber, ilerleyen dönemde uzun dönem ortalamalarına doğru yakınsamanın devam etmesi durumunda, endeksteki ağırlığı (%24.3) nedeniyle enflasyon üzerindeki diğer yukarı yönlü baskıları sınırlayabilir. Dolayısı ile, manşet enflasyonun, yılın kalan aylarında baz etkilerinin aleyhe dönmesi nedeni ile, 2014 yılı gerçekleşmelerinin uzun dönem ortalamalarının çok altında olduğu Kasım-Aralık aylarında yükseliş eğilimine geçerek yılı daha yüksek bir seviyede kapatacağını düşünmekteyiz. Dolayısı ile, yılsonu TÜFE tahminimizi %8.5 olarak korumaktayız.

n Temel eğilim açısından izlenen göstergelerden; çekirdek enflasyon (I endeksi) yıllık bazda 0.69 puanlık artışla %8.92’ye çıkarken, hizmet fiyatlarının yıllık artışında daha sınırlı bir artış olduğunu hesaplamaktayız. I endeksi açısından önceki yıl gerçekleşmelerinin uzun dönem ortalamalarının altında olduğu dönemde bulunmamız ve TL’deki ilave değer kaybı nedenleriyle yükseliş eğiliminin devam etmesini bekliyoruz. Öte yandan, hizmet enflasyonu ise hesaplamalarımıza göre Ekim ayında yıllık bazda 0.05 puan artışla %8.60 seviyesine çıkmış bulunmakta. Ayrıca, daha önce vurguladığımız gibi, yıl içinde asgari ücrette ve kamu çalışanlarında gerçekleşen enflasyon hedefinin çok üzerindeki artışların yanısıra seçimi kazanan iktidar partisinin programında yer alan 2016 yılı için yüksek oranlı asgari ücret artışı vaadinin, maliyet artışının nasıl paylaşılacağına da bağlı olarak, özellikle bu fiyat grubunda riskleri yukarı yönde tuttuğunu düşünmeye devam ediyoruz.

n FED kararlarına endekslenen sadeleşmenin Aralık ayında başlaması ihtimali artmış durumda, ama daha da gecikecekse para politikamızın sağlıklı bir raya oturması açısından gereksiz bir vakit kaybı olarak görülmeli. Son PPK’da TCMB, para politikası duruşu için aylardır kullandığı, “enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurların yakından izleneceği ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki temkinli duruşun sürdürüleceği” mesajını büyük ölçüde değiştirmiş; getiri eğrisine artık referans verilmezken, para politikası duruşundan ise “sıkı duruş” olarak bahsedilmişti. Ayrıca, yurtiçi ve küresel piyasalardaki belirsizliklerin enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri ile enerji ve gıda fiyatlarındaki oynaklıkları dikkate alarak, gerekli görülen süre boyunca likidite politikasındaki sıkı duruşun korunmasına karar vermişti. Öte yandan, Ekim ayı toplantısında FED’in faiz artışlarını başlatmamasına karşılık, Aralık toplantısında konuyu gündemine alacağını ifade etmesi, kendi normalleşme adımlarını FOMC kararlarına endeksleyen TCMB açısından da belirleyici bir gelişme olacağa benzemektedir. Hatırlanacağı gibi, TCMB tarafından açıklanan yol haritasında; küresel para politikalarının normalleşme sürecinde faiz koridorunun kademeli olarak daraltılarak para politikası çerçevesinin sadeleştirilebileceği, ve süreç tamamlandığında ise para politikası duruşunu, yeniden politika faizi niteliğini kazanacak olan bir hafta vadeli repo faizi oranının belirleyeceği belirtilmişti. Daha önce de vurguladığımız gibi, TCMB’nin yukarıda çizdiği yeni çerçeve, kademeli olarak klasik bir para politikası uygulamasına dönüleceğini, mevcut ortalama fonlama maliyetinin biraz üzerinde büyük olasılıkla %9.5 civarında yani daha yüksek bir gösterge faizi (mevcut %7.5’e göre) ve alt bant tarafından daraltılmış daha dar bir faiz koridoru (mevcut koridor %7.25 - %10.75) ile karşılaşacağımıza işaret etmekteydi. Başkan Başçı’nın da son Enflasyon Raporu sunumunda bu değerlendirmelerimizi onayladığı izlenmişti. Sonuç olarak, politika faizinde artış getirecek olan sadeleşme operasyonunun FED kararlarına, bunun ise ABD verilerinde istikrarlı güçlenmenin devamına bağlı olması, eğer bir gecikmeyle son bulacaksa bunu para politikamızın sağlıklı bir raya oturması açısından gereksiz bir vakit kaybı olarak görmekteyiz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder