n TCMB bugün gerçekleştirdiği Kasım ayı Para Politikası Kurulu
toplantısında, beklendiği gibi faiz oranlarını değiştirmedi. Toplantıda bir hafta
vadeli repo faizi %7.50, borçlanma faiz oranı %7.25, borç verme faiz oranı
%10.75 ve piyasa yapıcılarına uygulanan oran %10.25 seviyesinde sabit
bırakıldı. Karar öncesi gerçekleştirilen anketler ekonomistlerin tamamının
politika faizi ve faiz koridoru parametrelerinde değişiklik beklemediğini
yansıtırken, TCMB Beklenti Anketi’nde de cari ay politika faizine ilişkin
medyan beklenti %7.50 ile benzer bir görünüme işaret ediyordu. Buna karşılık,
önümüzdeki dönemde (6 ay içinde) 100 baz puana kadar varan artırımlar
olabileceği beklentisi de korunuyordu.
n Para politikasında “sıkı duruş” vurgusu
korundu, kararlar enflasyon görünümüne bağlı olarak alınacak dendi. Kurul, geçen ay para
politikası duruşu için kullandığı “temkinli” ifadesini “sıkı” olarak
değiştirmiş ve getiri eğrisine referans vermekten vazgeçmişti. Yeni mesaj
cümlesi olan “Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon
görünümüne bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve
enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler dikkate alınarak para
politikasındaki sıkı duruş sürdürülecektir.” paragrafı
ise bu toplantıda aynen korundu. TCMB, Ekim ayı sonunda açıkladığı Enflasyon
Raporu’nda yılsonu enflasyon tahminini, kur ve petrol fiyat varsayımlarındaki
değişiklikler nedeniyle 1 puan artırarak %7.9 olarak güncellemişti. Petrol
fiyatı ortalaması 2015 ve 2016 yılları için 54$ varsayılmış, gıda fiyatları
yıllık artışı ise %8 olarak korunmuştu. En son Beklenti Anketinde ise yılsonu
TÜFE tahmini %8.36 olurken, gelecek 12 ay (%7.42) ve 24 ay (%6.84) TÜFE
beklentileri hem tarihsel olarak yüksek seviyelerde kalmış hem de TCMB’nin
hedef ve tahminlerinden uzak kalmaya devam etmiştir.
n Likidite politikasındaki sıkı duruşun da
korunacağı belirtildi. TCMB, önceki toplantıda likidite duruşuna ilişkin
kullandığı cümleleri de aynen tekrarlamıştır. Kurul, “döviz kuru hareketlerinin çekirdek enflasyon
eğilimindeki iyileşmeyi geciktirdiğini, bu doğrultuda yurtiçi ve küresel
piyasalardaki belirsizliklerin enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri ile
enerji ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklıkları dikkate alarak, gerekli
görülen süre boyunca likidite politikasındaki sıkı duruşun korunmasına karar
verildiğini” bir kere daha vurgulamıştır.
n Kurulun temel ekonomik büyüklüklere ilişkin değerlendirmelerinde
ufak değişiklikler vardı. Sıkı
para politikası duruşunun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi
büyüme hızlarının makul düzeylerde devam etmekte olduğu, dış ticaret
hadlerindeki olumlu gelişmeler ve tüketici kredilerinin ılımlı seyri cari
dengedeki iyileşmeyi desteklediği ve AB ülkelerinin talebindeki artışın da
katkısıyla büyüme kompozisyonunun net ihracat lehine değişmekte olduğu
belirtildi.
n FED’in Aralık’ta harekete geçme ihtimalinin
çok artması sonrası, TCMB’nin de para politikası çerçevesini sadeleştirmeye
başlaması beklenebilir. Hatırlanacağı gibi, Ağustos PPK
toplantısından sonra açıklanan Yol Haritası’nda, küresel para politikalarının
normalleşmeye başlaması öncesinde alınması planlanan önlemlerden bahsedilirken,
normalleşme sürecinde ise, “Faiz koridoru bir hafta vadeli repo ihale faiz
oranı etrafında daha simetrik bir hale getirilecek ve daraltılacaktır.“ ifadesi
yer almıştı. Eylül ayı PPK özetlerinde ise; yol haritasında kamuoyuyla
paylaşılan tedbir paketinin son bir ay içinde büyük ölçüde uygulanmaya
başlandığı belirtilmişti. Bahis konusu tedbirler normalleşme öncesi atılacak
adımları içerirken, normalleşme sürecinde para politikası çerçevesinin
geçireceği değişim ise FED faiz kararına endekslenmiş olmaktaydı. Ekim ayında
ise yol haritasından bahsedilmemişti. Öte yandan, son verilerle ve FED
yetkililerinden gelen açıklamalarla ABD faiz artışına yönelik beklentilerin
Aralık ayı toplantısına yoğunlaştığını ve bunun gerçekleşmesi durumunda
TCMB’nin de Aralık PPK toplantısında harekete geçme eğiliminde olacağını
düşünmekteyiz. Daha önce de vurguladığımız gibi, sadeleştirmenin, esas olarak,
mevcut faiz koridoru kapsamında çoklu faiz uygulamasından yeniden tek faizin
ağırlık kazanacağı konvansiyonel para politikası uygulamasına dönüş anlamına
geleceğini düşünüyoruz. Burada varılacak
nihai nokta, 1 hafta vadeli repo faizini piyasa açısından tek gösterge haline
getirmek ve tüm fonlamayı bu kanaldan sağlamak olacaktır. Varılacak faiz
seviyesi ise - TCMB’nin bu değişikliklerin “bir sıkılaşma veya genişleme
getirmeyeceği” mesajına istinaden - bankalar açısından bugünkü duruma göre
“nötr” olacak bir seviye olmalıdır. Dolayısı ile, kademeli geçiş senaryosunda
TCMB bir yandan küçük adımlarla haftalık repo faizini yükseltirken benzer
oranlarla faiz koridorunu alt banttan daraltmaya yönelecektir. Tüm fonlama
araçları dikkate alınarak hesaplanan efektif fonlama oranının %9.5 seviyesinde
olduğu düşünüldüğünde, nihai olarak, politika faiz oranının %9.0-9.5 aralığında
ve O/N borçlanma faiz oranının 8.0-8.50% aralığında olabileceğini, koridor üst
sınırının ise değişmeyeceğini tahmin etmekteyiz.
n TCMB, TL’deki göreli rahatlamaya rağmen sıkı
likidite politikası duruşunu koruyacaktır. TCMB’nin, uzun
süreden beri, bankaların fonlama ihtiyacının tamamını haftalık repo
ihaleleriyle karşılamayarak piyasa yapıcısı ve borç verme imkanlarını
kullanmaya zorlaması ile fonlama maliyetinin (geçen toplantıdan bu yana
ortalaması %8.74) politika faizinin 124 baz puan üzerinde oluşması, ve gecelik
faizlerin faiz koridoru üst sınırına yapışık oluşması (son olarak %10.75)
sağlanmaktadır. Her ne kadar, son dönemde siyasi
belirsizliğin azalması ve küresel risk iştahına bağlı olarak TL’de bir
rahatlama gözlense de, TCMB’nin sıkı likidite politikası duruşunu korumasını
beklemekteyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder