8 Ocak 2016 Cuma

2015 büyüme tahminimde (%3.5) riskler yukarı yönlü, 2016'da %3.2 büyüme bekliyorum

Kasım ayında sanayi üretimi (arındırılmamış) yıllık bazda %3.6 artışla beklentilerin hafif altında bir artış gösterdi. Genel piyasa medyan beklentisi %4.0 artışa işaret ederken, bizim beklentimiz ise %0.7 artış şeklindeydi. Yıllık artış hesaplamasını anketlerle sağlıklı karşılaştırma için daha fazla sayıda katılımcının tahmin gönderdiği mevsim ve takvim etkisinden arındırılmamış ham veri üzerinden yapmaktayız. Hatırlanacağı gibi, Kasım ayında imalatçı sektörlerin ana girdisi olan “enerji ve altın hariç ara malı ithalatının” Euro bazında geçen yılın aynı ayına göre %1.1 daralma göstermesi, aynı ayın sanayi üretimi açısından beklentilerimizi aşağı çeken bir gelişme olmuştu, gerçekleşmenin bu beklentiyi kısmen doğruladığı görülüyor.

TÜİK’in açıkladığı şekliyle, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi ise yıllık bazda %3.5 artış gösterdi. Böylece, aylık endekslerdeki oynaklık nedeniyle trend açısından daha net görüntü verdiğini düşündüğümüz, takvim etkisinden arındırılmış endeksin üç aylık hareketli ortalamasının yıllık değişimi, önceki aya göre bir miktar geri çekilerek %3.6 seviyesinde gerçekleşti. Daha önce, çalışma günü farklılıkları nedeniyle arındırılmış ve arındırılmamış veriler arasındaki belli aylarda önemli farklar oluşabildiğini ancak yılın son iki ayında ise işgünü sayısı yakın olduğundan bu etkinin sınırlı gözleneceğini belirtmiştik.

Yılın son çeyreğinde görünüm güçlü olmaya devam ediyor.  Kasım ayı sonuçlarından sonra, yeni yılın ilk çeyreğine %1.3 oranı ile başlayan, ikinci çeyrekte ise %3.7 düzeyine hızlanan, üçüncü çeyrekte tekrar %0.3 düzeyine yavaşlayan üretim artış hızının son çeyreğin ilk iki ayı sonunda daha güçlü bir seyir içinde olduğunu görmekteyiz. Zira, Aralık ayında sanayi üretimi yıllık artışı sıfır bile olsa yani yerinde saysa bile, son çeyrek üretim artışının %5.8 seviyesinde olması garantilenmiştir. Bu ise, aynı çeyrek milli gelir gerçekleşmesi açısından olumlu bir gelişme olarak kaydedilmiştir.

Sanayi üretiminin ana eğilimi açısından izlediğimiz diğer gösterge, mevsimsellikten ve takvim etkisinden arındırılmış endeks ise, bir önceki aya göre %0.9 azalış göstererek tarihi zirvesinden biraz uzaklaştı. Söz konusu göstergenin aydan aya büyük oynaklık gösterdiğini hatırlatmak isteriz. Hatırlanacağı gibi, Mart ayında sanayi üretimi tarihi zirvesine ulaştıktan sonra Nisan’da yatay kalmış, Mayıs’ta %2.0 gerileme, Haziran’da %2.1 artış, Temmuz’da ise %1.6 oranında geri çekilmeden sonra Ağustos’ta %3.0 artış ile yeni tarihi zirvesini görmüş, Eylül ve Ekim’de ise yataya yakın kalmıştı. Bilindiği gibi, bu dalgalanmanın boyutu özellikle bayram gibi uzun tatillerin yıllık izin dönemleriyle çakıştığı zamanlarda TÜİK’in kullandığı yöntemin arındırmayı yeterince sağlıklı yapamamasından kaynaklı olarak daha da büyümektedir. Bu nedenle, sanayi üretimi momentumunun gücü açısından ay bazında değerlendirmeden çok çeyrekten çeyreğe değişimlere bakmak daha doğru olacaktır diye düşünüyoruz. Sonuç olarak, sanayi üretimi yeni tarihi zirvesine ulaşırken, çeyrekler bazında bakıldığında ise; bu yılın ilk çeyreğinde önceki çeyreğe göre %1.1 artış, ikinci çeyrekte %1.5 artış, üçüncü çeyrekte ise %1.1 artış kaydetmiş, son çeyreğe ise daha sınırlı bir momentum artışıyla devam edilmektedir.      

Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış ana sanayi gruplarında bir önceki aya göre en yüksek azalış %6.5 ile dayanıklı tüketim malı imalatında gerçekleşti. Diğer alt gruplarda ise daha sınırlı artış ve azalışlar yaşandı.    

Türkiye’de sanayi üretimi ile milli gelir verileri arasındaki yakın ilişki dikkate alındığında, bu görünüm bize son çeyrekte üçüncü çeyreğe benzer bir GSYH artışı kaydedilebileceğini düşündürmekte. 2014 yılında %2.9 oranında OVP tahminlerinin gerisinde kalan bir büyüme kaydedildikten sonra, 2015 yılının ilk çeyreğinde %2.3 ile sınırlı kalan bir büyüme oranı görülmüş, ikinci çeyrekte ise büyüme %3.8’e doğru hızlanmış ve üçüncü çeyrek gerçekleşmesi ise aynı çeyrekte sanayi üretiminin sadece %0.3 artmasına rağmen %4 ile sürpriz bir artış kaydetmişti. Öte yandan, son çeyrek görünümü açısından diğer öncü göstergelere bakıldığında; Türkiye PMI endeksi mevsimsel düzeltilmiş Ekim-Aralık ortalaması (50.9) önceki çeyreğe göre (49.4) yüksek oluşurken, MB Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) Ekim-Aralık ortalaması (107.5) da önceki çeyreğe göre (102.0) yükselmiş, kapasite kullanımı ortalaması %75.1 ile önceki çeyreğe (%75.0) göre yakın seyretmiş, tüketici güven endeksinde ise sert artışlar gözlenmişti. İhracatın (TİM verileri) ise aynı dönemde yıllık bazda %8 civarı daralması dış talep açısından olumsuzluğa işaret ederken, otomotiv, konut ve beyaz eşya satışları ise önceki çeyreklere göre daha sınırlı artış eğilimindeydi. Bütün bu gelişmeleri dikkate alarak, son çeyrek için büyüme ön tahminimizi, aynı çeyreğe ait üretim verilerinden sonra tekrar gözden geçirmek kaydıyla, %4.0 düzeyinde belirlemiştik.

Sonuç olarak, 2015 yılı büyüme tahminimiz olan %3.5 üzerinde riskler hafif yukarı görünürken, 2016 yılı tahminimizi yukarı ve aşağı yönlü risk faktörlerini dikkate alarak %3.2 olarak belirledik. Ekim 2015’de açıklanan OVP'de 2015 yılı tahmini %3.0 açıklanırken, son TCMB beklenti anketinde ortalama büyüme beklentisi %3.2’ye yükselmişti. Ayrıca, yakında yenilenerek açıklanacak OVP’de resmi büyüme tahmininin de %3.5-4.0 aralığında açıklanması beklenmektedir. Biz de 3Ç milli gelir verilerinden sonra 2015 büyüme tahminimizi %3.5’e yükseltmiştik. Bu tahmin üzerindeki riskler hafif yukarı yönlü görünmektedir. 2016 yılı için ise, yukarı yönlü risk faktörleri olarak asgari ücrette yapılan yüksek artışın iç talep üzerindeki olumlu etkisi, petrol fiyatlarındaki gerilemenin pompa fiyatlarına yansıtılabilmesi durumunda hanehalkı harcamalarında getirebileceği rahatlama ve geçen yıl daralan AB’ye ihracatın en azından baz etkisi nedeniyle toparlanacak olması sayılabilir. Buna karşılık aşağı yönlü risk faktörleri arasında da, Türkiye-Rusya gerginliğinin karşılıklı ticari yaptırım uygulama aşamasına geçmesi, küresel piyasalarda özellikle Çin kaynaklı dalgalanmanın daha düşük büyüme eğilimi getirmesi ve tarım sektörünün 2015’deki güçlü büyümenin yaratacağı baz etkisi nedeniyle sınırlı katkıda bulunacak olması sayılabilir. Ayrıca, TL’nin yeni yıla da değer kaybı baskısı ile girmesi nedeni ile bu yıl finansal koşullarda beklenen gevşemenin gecikmesi riski de kredi büyümesini sınırlayabilir. Bu bağlamda, 2016 yılı büyüme tahminimiz %3.2 düzeyinde bulunmaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder