Geride bıraktığımız 2009 yılının benim açımdan bir diğer önemi, bankacılığa başladığımdan bu yana geçen 20 inci yılı temsil etmesiydi. Aslında kendime bankacı demeyi de bir türlü uygun bulmuyorum. Zira, tüm meslek boyunca bankaların Hazine ve Araştırma departmanlarında yani bankacılık denilince sokaktaki insanın anladığından farklı yerlerde çalıştım. Referans gazetesinde haftada iki gün yazmaya başlamam ise daha yeni, ama neredeyse 5.5 yıl olmuş, hiç de kısa bir süre de değil. Yine de, kendime gazeteci veya köşe yazarı demem de uygun kaçmaz. Herhalde en uygun sıfat “profesyonel ekonomist” olur, zira memlekette bu işi amatör olarak yapanların ne kadar çok olduğuna, aynen herkesin futbol maçı yorumlamayı sevdiği gibi ekonomi üzerinde ahkam kesmeye ne kadar bayıldığına, inanamazsınız. Konuştuğunuz çoğu kişi, “siz daha iyi bilirsiniz ama” deyip ardından kendi düşüncesini patlatır. Bunları hoşgörüyle karşılamak ve yanlış inanışlarla bıkmadan usanmadan mücadele etmek de bize düşer.
Bu kısa dertleşmeden sonra, bana en fazla sorulan konulardan biriyle devam etmek istiyorum. Sizi okuyanlar en çok sizin kimi okuduğunuzu merak eder. Kimseyi kırmak istemem ama düzenli olarak okuduğum az sayıdaki ekonomi yazarının başında Radikal gazetesindeki yazılarıyla Fatih Özatay gelir. Kendisini iş çevrelerinin okuduğu bu gazetede tanıtmaya herhalde gerek yok. Bugün burada bahsetmemin nedeni ise, geçtiğimiz günlerde yayınlanan "Finansal Krizler ve Türkiye" isimli kitabı. Gelişmiş ülkelerde bu alanda ne kadar çok kitap yazıldığına bakınca, Türkiye’de bu tür çabaları ne denli takdirle karşıladığımı ve içerdiği büyük emeğe son derece saygı duyduğumu belirtmeliyim. Tavsiye ettiğim bu kitap, finansal krizler literatürü ile başlarken, son küresel krizin nasıl ortaya çıktığı ile devam ediyor. Son kısımlarda ise Türkiye’nin nasıl etkilendiği, nelerin yapılıp yapılamadığına değiniliyor. Fatih Özatay’ı kutlarken, Merkez Bankası deneyimini anlatan bir kitabı beklediğimizi de iletelim.
Bu arada, eski meslektaşlarımdan Funda Güngör’ün, Haluk Özdemir ve N. Orhun Köstem ile ortak çalışması olan “Sermaye Piyasalarına Açılan Pencere” başlıklı kitapta yakın zamanda raflardaki yerini aldı. Söz konusu kitap, hisse senedi piyasalarına erişim, halka açılma, halka açık şirketlerin yükümlülükleri ve yatırımcı ilişkileri konularını tek bir çatı altında toplayan Türkiye'deki ilk ve tek kitap olma iddiasını taşıyor. Merkez Bankası ve özel bankalardaki başarılı araştırma geçmişinden sonra Funda Güngör, kurumsal yatırımcı ilişkilerindeki uzmanlığını hem çalıştığı Koç Holding hem de yöneticilerinden olduğu Yatırımcı İlişkileri Derneği’nde (TÜYİD) devam ettiriyor. Böylesi bir dernek veya meslek örgütü umarım biz profesyonel ekonomistlere de nasip olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder