1 Ekim 2010 Cuma

Merkez’in yeni görevi “finansal istikrar”...

Merkez Bankası’nın para politikası kapsamında alternatif araçları (zorunlu karşılık, likidite yönetimi) kullanmaya başlamasının yankıları halen devam etmektedir. Geçen hafta alınan kararların bankacılık sektörü açısından getirdiği en büyük şok, zorunlu karşılık oranlarının artması değil bu karşılıklara ödenen faizin sıfırlanması olmuştur. Pazartesi günü bankalar ile TCMB’nin bu konuda İstanbul’da bir toplantı yapacağı haberleri gelmektedir.

Ancak bugünkü yazımda, güncel gelişmelere saplanıp kalmaktansa, alternatif araçların gündeme gelmesinin esas nedeni olarak gösterilen “finansal istikrar” kavramına ve bu kavramın TCMB politikaları açısından anlamına daha yakından bakmak istiyorum. Finansal istikrar, reel ekonomi üzerinde ciddi kayıplara neden olabilecek finansal sistem yetersizliklerini ve rahatsızlıklarını gidermek veya bunlardan kaçınmak olarak tanımlanabilir. Merkez Bankası son dönemde bu kavrama özel bir vurgu yapmakta, son toplantı özetlerinde görüldüğü gibi, küresel finans krizinin merkez bankalarının fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrarı da destekleyici bir amaç olarak gözetmelerinin önemini ortaya koyduğu belirtilmektedir. Bu ise, Banka’nın enflasyonla mücadele, büyüme ve istihdama destek gibi zorlu görevlerinin yanına yeni bir görevi eklediğini ve finansal istikrar gözetiminin küresel olarak yaygınlaşmasını beklediğini düşündürmektedir. Zira, TCMB Kanunu, Bankanın temel amaç ve görevlerini aşağıdaki gibi vermektedir. “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler. Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler.” Oysa, TCMB Başkanı tarafından yapılan son dönem sunumlarında, Merkez Bankasının temel amaç ve görevlerine yeni bir madde eklendiği gözlenmektedir; 1. Fiyat istikrarını sağlamak; 2. Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı tedbirleri almak; 3. Fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını desteklemek.

Bu gelişmenin TCMB kanunu ile ilgili ilk değişiklik fırsatında Bankanın temel amaç ve görevleri arasına eklenme şeklinde yansıması beklenmelidir. Ancak, finans sistemi gözetim ve denetiminin Merkez Bankası dışında bir bağımsız kurum tarafından (BDDK) yapıldığı ülkemizde, bu görev alanı genişlemesinin bazı sıkıntılara yol açabileceği, zorunlu karşılıklarla ilgili karar sonrasında BDDK Başkanı tarafından yapılan açıklamalarla kendini göstermiştir.

Diğer taraftan, Merkez Bankası finansal istikrar çerçevesini, gözetilmesi gereken ana unsurları aşağıdaki gibi sayarak belirlemiştir. Dolayısı ile, zorunlu karşılıkları vadelere göre farklılaştırarak mevduatın vadesinin uzatılması gibi adımların diğer alanlarda da görülmesi beklenebilir.
1. Borçluluk oranları: Daha çok özkaynak kullanımı, daha basiretli borçlanma
2. Borçlanma Vadeleri: Yurt içi ve yurt dışı borçlanma ile mevduatın vadesinin uzatılması
3. Döviz pozisyonları: Kamu ve özel sektörün döviz pozisyonunun güçlendirilmesi
4. Risk yönetim süreçleri ve yöntemi: Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası gibi araçlarla kur riski yönetiminin daha etkin sağlanması.


Bankanın başka bir sunumunda ise, bu süreçte kullanılabilecek makro-ihtiyati araçlar (macroprudential tools) ise aşağıdaki gibi belirtilmektedir. Zorunlu Karşılıklar, TCMB Likidite Desteği, Bankalar Sermaye Yeterlilik Oranı, Bankaların Likidite Oranları ve Vergiler. Bunların ilk ikisi TCMB yetkisindeyken, takip eden ikisi BDDK, sonuncusu ise Maliye Bakanlığı’nın yetki alanındadır. Dolayısı ile bu araçların etkin kullanımı için kurumlar arası koordinasyonun iyi olması gerekli görünmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder