29 Eylül 2010 Çarşamba

Buna faiz indirimi der misin, al sana...

Bugünkü yazımda son dönemin önemli gelişmelerini soru-cevap formatında değerlendiriyorum. Umarım en azından kafalardaki bazı sorulara tatmin edici açıklamalar getirmiş olurum.

Merkez Bankası’nın çıkış stratejisi kapsamında attığı son adımların ekonomiye ve piyasalara etkisini değerlendirir misiniz?
Merkez Bankası önce teknik faiz indirimi gerçekleştirmiş ve gecelik faiz oranlarının politika faizi olan % 7 düzeyindeki haftalık repo faizine doğru yükselmesinin önünü açmıştır. Daha sonra da TL ve döviz zorunlu karşılıkları yükseltmiş, TL zorunlu karşılıklara faiz ödeme uygulamasını ise durdurmuştur. Bu kararlar piyasadaki TL ve döviz likiditesinin azalması anlamına gelmektedir. Ayrıca, bankaların kredi maliyetlerini 0.25-0.30 baz puan kadar etkileyebilecektir. Ayrıca, bankaların bir yıllık dönemde yaklaşık 1 mlr TL faiz gelirinden mahrum kalması anlamına gelecektir ki, bu 2009 yılı karlarının % 5'i gibi önemli bir düzeydedir. Bu kararların büyük ölçüde hızlı seyreden kredi genişlemesini dizginleme amaçlı olduğu düşünülmektedir. Özellikle tüketici kredilerindeki hızlı büyüme son dönemde iç talebin güçlenmesi şeklinde kendini göstermişti. Kararlar ve verilen sinyaller etkili olursa iç talebin büyüme hızında yavaşlama görülebilir, bu durum iç pazara dönük üretim yapan sektörleri ve tüm hizmet sektörlerini olumsuz etkileyecektir.

Faiz, kur ve borsalarda önümüzdeki dönem gelişiminin nasıl olmasını öngörüyorsunuz?
Merkez Bankası'nın son kararlarından sonra faizlerde aşağı yönlü risklerin iyice sınırlandığı söylenebilir. Faizlerde kademeli yükselişin devam etmesi olası görünüyor. Faizlerde belirgin bir yükseliş ancak Banka politika faizi artırımına yönelik bir sinyal verdiğinde söz konusu olacaktır. Bunun ise gelecek yıl ikinci veya üçüncü çeyrekten önce olması pek mümkün görünmemektedir. Kurlarda ise görünüm biraz daha karışıktır. Döviz likiditesinin kısılması ilk planda kurlarda hafif de olsa yukarı yönlü bir tepki getirmiştir. Ancak parasal sıkılaşma durumunda bu yeniden TL'ye yarayabilir. Türkiye eğer diğer gelişmekte olan ülkelerden önce para politikasını sıkılaştırmaya başlarsa bu durum TL'nin değerlenmesi anlamına gelebilir. Kısacası, yıl sonuna kadar veya seçimlere kadar büyük bir değişiklik beklemiyoruz. Bu yıl sonuna kadar 1.48-1.52 arasında dalgalanırken, yeni yılda bu aralık 1.50-1.55 olabilir. Ancak bu işlem aralıkları için euro-dolar paritesinin nerede olacağı da çok belirleyicidir. Borsa konusunda ise bir uzmanlığım olmamakla birlikte, IMKB'nin zaten beklenenin üzerinde bir performans gösterdiğini düşünüyorum. Önümüzdeki dönem bu kazanımların sindirilebileceği daha dalgalı bir seyre sahne olabililir.

Piyasalara önümüzdeki dönemde yön verecek en önemli gündem maddeleri nelerdir?
Birinci faktör, büyüme görünümüdür. İkinci yarıda yavaşlama sinyalleri alınmaktadır. Bunun ne ölçüde olacağı belirleyici olacaktır. İkincisi ise, enflasyon görünümüdür. Kısa vadede bir yükseliş beklenmekle birlikte, yılın son çeyreği ve 2011'in ilk çeyreğinde sert düşüşler olması mümkündür. Burada beklenenden farklı bir görünüm oluşması faizler üzerinde etkili olabilir. Üçüncü unsur ise, bütçe performansıdır. Mali kuralın uygulanmayacağı dönemde, şu ana kadar hedeflerden daha iyi giden seyirde bir farklılaşma olup olmayacağı piyasa algılaması anlamında önemlidir. Diğer önemli unsurlar ise, kredi derecelendirme şirketlerinden gelebilecek açıklamalar ve genel seçimlere yönelik anketlerden yansıyacak siyasi tablodur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder