21 Eylül 2010 Salı

Merkez’in yazdığını okumuyorsun, bari bunu oku...

Siz aylar önce Nisan ayında oturup oyun planınızı sayfalarca ayrıntılı bilgi içeren bir rapor ve basın toplantısı ile kamuoyuna açıklıyorsunuz, aradan zaman geçiyor ve bu planı uygulamaya geçiyorsunuz, ev ödevini yapmayan bazı yorumcular teknik faiz indirimi kararını faiz indirimi gibi lanse ediyorlar. Siz de bu memleketteki entelektüel düzey hakkında derin kuşkulara düşmez misiniz? Merkez Bankası’nın basında ve televizyonlarda yorum yapanları izledikçe hissettiklerini anlayabiliyorum.

Bu tespiti yaptıktan sonra son durum itibarı ile Merkez Bankası’nın nasıl bir parasal duruş içinde olduğuna bakmak istiyorum. Birincisi, geçen haftanın ikinci çeyrek büyüme verileri dahil güçlü verilerinin Merkez Bankası’nın parasal duruşuna bir değişiklik getirmesini beklememekle birlikte, faizler üzerindeki aşağı yönlü riskleri sınırlandıracağını düşünüyorum. Hatırlanacağı gibi, daha önce Banka alternatif senaryo olarak küresel belirsizliklere bağlı olarak yurtiçinde durgunluk senaryosundan bahsetmiş bu durumda faizlerde indirim sürecini başlatabileceğini belirtmişti. Bu senaryo şimdi geri plana atılmış gibi görünmektedir. İkincisi, Banka, iç ve dış talep ayrışmasının belirginleşmesi durumunun hızlı kredi genişlemesi ve cari dengedeki bozulma ile bir arada ortaya çıkarak finansal istikrara ilişkin kaygıları gündeme getirmesi halinde, zorunlu karşılıklar ve likidite yönetimi gibi araçların daha etkin biçimde kullanılması gerekebilecektir, demişti. Bu kapsamda teknik faiz ayarlaması Eylül toplantısında hayata geçirilirken, para politikası çıkış stratejisi kapsamındaki diğer düzenlemelerin yürürlüğe konmasının uygun görüldüğü ifade edildi. Bu nedenle, yakın dönemde gecelik repo piyasasında faiz oranlarının % 7 civarında oluşmaya başlamasını ve TL ve döviz cinsi zorunlu karşılıklarda kademeli artışın devam etmesini bekliyorum. Üçüncüsü, politika faizinde ancak gelecek yıl ortalarına doğru faiz artırımlarının başlayacağını öngörüyorum. Dördüncüsü, Banka’nın yine yakın vadede günlük döviz alım ihalelerinde miktarsal ve yöntemsel değişikliklere gidebileceğini düşünüyorum. Son olarak da, Temmuz-Ağustos bütçe gerçekleşmelerinin Banka’nın mevcut parasal duruşu açısından rahatlatıcı olduğunu söyleyebilirim.

Son tespitimi biraz daha açmak faydalı olabilir. TCMB, Ağustos toplantısı özetlerinde mali kuralın yasalaşma sürecindeki gecikmenin güncel maliye politikası uygulamalarının önemini artırdığını ifade etmişti. Banka, ilk yarı bütçe performansı için “öngörülenden güçlü büyümenin ortaya çıkardığı ek gelir artışının büyük ölçüde kamu borcunun azaltılmasında kullanıldığı” değerlendirmesinde bulunmuş yani mali disiplin açısından bir problem görmediğini ifade etmişti. Temmuz-Ağustos gerçekleşmelerinin de bu değerlendirme içine konulabileceğini düşünüyorum. Gerçekten de, hesaplamalarıma göre Ağustos sonunda 12 aylık bütçe açığının GSYH’ye oranı % 3.4’e gerileyerek yıl sonu hedefi olan % 4.9’un belirgin şekilde altında kalmıştır. Bu doğrultuda, önümüzdeki aylarda harcamalar veya gelir azaltıcı politikalar için 1.5 puanlık alan (15.8 mlr TL) olduğu sonucuna varılabilir. Ağustos sonu itibarı ile oluşan bu ek imkanın nasıl kullanılacağını ben de Merkez Bankası gibi izlemeye devam edeceğim. Ancak, yılın kalan aylarında bütçe performansında bir miktar bozulma gözlense bile, bu durum dolaylı vergi artışı gibi enflasyon üzerinde baskı yaratacak bir gelişmeye yol açmıyorsa, Merkez Bankası’nın herhangi bir tepki vermeyeceğini de düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder