Piyasaların ABD Merkez Bankası’ndan gelen ve Fed’in yeni tahvil alımlarına yöneleceği beklentisini güçlendiren sinyali olumlu karşıladığı ve risk iştahının başta gelişmekte olan ülkelere yönelik olmak üzere arttığı, izleniyor. Kriz sırasında gerçekleşen parasal gevşemeye ek bir parasal destek anlamına gelecek bu yöndeki olası kararın en fazla ABD Doları’nın diğer paralara karşı değerini olumsuz etkilemesi bekleniyor. Para musluğunun en fazla açıldığı ülkelerde genellikle gözlenen bir durum bu. Aynı koşullar altında, iki ülke arasında para politikalarının göreceli durumu ve bunun uzun vadeli faizlere yansıması parite hareketleri açısından en önemli sürükleyici unsur olarak kabul ediliyor. Nitekim, toplantı ertesi gününde euro’da ve diğer para birimlerinde dolara karşı sert bir yükseliş gözlenmesi çok da şaşırtıcı görünmüyor. Herhalde euro borç krizi sırasında, euro dolar eşitlenir diyenler, bugünlerde kaçacak delik arıyordur.
ABD Merkez Bankası’nın son toplantısına ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerime gelince; Fed’in beklendiği gibi faizi sıfır düzeyinde sabit bıraktığı toplantısında, büyüme görünümü konusundaki değerlendirmelerini fazla değiştirmediği ve toparlanmanın ılımlı bir şekilde devam etmesini beklediğini söylediği izlenmektedir. Buna karşılık, Banka görevi olarak gördüğü tam istihdam ve fiyat istikrarının sağlanması ile uyumlu olmayan bir enflasyon görünümüne vurgu yapmaktadır. Bir diğer deyişle, enflasyonun temel eğiliminin uygun gördüğü seviyenin altında olduğuna dikkat çekmektedir. Bilindiği gibi, Fed bir çok Merkez Bankası’nın aksine açık enflasyon hedeflemesi yapmamakta, enflasyon konusundaki hedefini kamuoyuna ilan etmemektedir. Ancak genel kabul Fed’in çekirdek enflasyon için % 1-2 aralığını uygun gördüğü, bu aralıkta kaldıkça rahat ettiği yönündedir. Dolayısı ile toplantı notunda enflasyonun uzun vadede uygun görülen seviyelerin altında olduğuna dikkat çekilmesi, Banka’nın bu konuda belirli endişeleri (deflasyon yani fiyatların gerilemesi tehlikesi) olduğuna işaret etmektedir. Bu bağlamda, aynı metinde Banka’nın gerek olduğu takdirde ek önlemleri devreye sokacağını söylemesi, Banka’nın niceliksel gevşemeye (tahvil alımı) daha yakın olduğu şeklinde algılandı. Toplantı sonrası 10 yıllık ABD tahvil getirisi % 2.5 civarına gerilerken, vadeli işlemlerde 2011 sonu Fed faiz oranı beklentisi % 0.37 seviyesine gerilemişti. Hatta vadeli işlemlerden görüldüğü kadarıyla 2012 yılının Haziran ayında bile ancak 50-75 baz puan civarında bir faiz artırımına ihtimal verilmektedir.
Fed’in yakın dönemde uygulayabileceği politikaya ilişkin bu algılamanın dünya genelinde yansıması mutlaka olacaktır. Bu görüntü, para politikasını sıkılaştırmayı düşünenleri bu kararlarını ertelemeye yöneltebilirken, para politikasını gevşetmeyi veya olduğu gibi korumayı düşünenleri ise destekleyici bir gelişme olabilir. Kısacası, tahvil piyasası dostu ortamın korunduğu, likidite bolluğunun ise borsaları desteklemeye devam ettiği söylenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder