15 Ekim 2010 Cuma

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu Kararları

Fed’in daha da gevşek bir parasal duruşa geçişinin ayak sesleri iyice artarken, diğer ülke Merkez Bankaları da bu baskıyı hissetmeye başlamıştır. Bizde ise, bir tarafta faizler üzerinde yukarı baskı yapma potansiyeli olan gelişmeler (Ağustos’ta sanayi üretiminde görülen sürpriz artışla birlikte büyüme beklentileri yukarı çekilmeye başlanmış, otomotiv satışları ve genel olarak iç talep gücünü korumuştur) izlenirken, diğer tarafta faizler üzerinde aşağı yönlü baskı yapacak ya da en azından mevcut durumun devamını gerektirecek gelişmeler (dış talep üzerindeki riskler, ekonomik aktivite öncü göstergelerinden gelen yavaşlama sinyalleri, TL’deki değerlenme, tahvil getirileri ve risk primlerinde düşüş, Orta Vadeli Program’ın bütçe hedeflerinin en azından kağıt üzerinde bugüne göre daha sıkı bir maliye politikası uygulanacağı izlenimi vermesi) gözlenmiştir. Tüm bu gelişmelerin para politikasına nasıl yansıtılacağı 14 Ekim tarihli Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonrası anlaşılacaktı. Bu toplantı aynı zamanda çeyreksel Enflasyon Raporu’nun (enflasyon ve çıktı açığı tahminlerinin güncelleneceği) bu ay yayınlanacak olması nedeniyle de ayrı bir önem taşıyordu. Merkez Bankası’nın beklenen PPK kararı bir sürpriz içermiyor, ağırlıklı olarak çıkış stratejisi uygulamalarının devamına işaret ediyordu. Toplantı sonrası günde de TCMB’nin döviz-efektif ve açık piyasa işlemlerine yönelik aldığı yeni kararlar açıklanmıştı.

Banka’nın ekonomik görünüme ilişkin genel değerlendirmesinin önceki toplantıya göre iyileşmeye işaret ettiği (iktisadi faaliyetin toparlanmaya devam ettiği ve iç talebin göreceli olarak daha güçlü göründüğü vurguları) izlenirken, manşet enflasyonda düşüş beklentisi ve çekirdek enflasyonun orta vadeli hedeflerle uyumlu seyrini sürdürmesi beklentisi aktarılıyordu. Anlaşılan Eylül ayında (I) göstergesinin % 3.7’ye kadar gerilemesine rağmen belki de manşet enflasyona yönelik gıda fiyatları riskleri Bankanın ihtiyatlı tavrını korumasını getirmiş. Politika faizlerine yönelik mesaj (bir süre daha mevcut düzeyler ve uzun sürek düşük düzeyler) aynen korunurken, faizlerin izleyeceği patikaya ilişkin daha net sinyaller Enflasyon Raporu’na bırakılmış gibi duruyor. Banka’nın gelişmiş ülkelerde genişletici para politikasının sürecek olması nedeniyle sermaye akımlarının artışı ve bu durumun ülke risk primini düşürmesi, yanı sıra TL’de değerlenme ve faizlerde düşüş getiriyor olması ile iç talep açısından yukarı yönlü riskleri ve bunun finansal istikrara ilişkin tehditleri beslediğini vurguladığı görülmektedir. Dolayısı ile, faiz dışı araçların yoğun olarak kullanımına devam edileceği açıktır. Bu bağlamda, yakın vadede TL munzam karşılıkların artışına devam etmesi beklenirken, döviz, TL ve APİ’de normalleşme (döviz depo işlemlerinde aracılığın sona ermesi, üç ay vadeli repo ihalelerinin bitirilmesi, gecelik borçlanma faizinin 50 baz puan daha indirilmesi, piyasa yapıcısı bankalara bir haftalık fonlama ayrıcalığının sona erdirilmesi) yolunda adımlarını atmayı sürdürmüştür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder