21 Mayıs 2010 Cuma

Cari açık, yine yeniden...

Türkiye ekonomisinin verdiği 12 aylık cari açık küresel kriz öncesi Ağustos 2008’de 49.1 mlr dolar ile tarihsel olarak en yüksek seviyesindeyken, hızla resesyona doğru sürüklenilmesiyle buradaki düzeltme 13 ay kadar sürmüş ve Ekim 2009’da cari açık 12.5 mlr dolara kadar gerilemişti. Verilen cari açığın ana kaynağı her zaman olduğu gibi dış ticaret açığıyken, başta turizm olmak üzere fazla veren hizmetler dengesi oluşan finansman ihtiyacını azaltmada katkıda bulunmuştu. Son beş aydır ise ekonomideki toparlanmanın güçlenmesiyle cari açığın artış eğilimine girdiğini ve son 12 ayın cari açığının 21.9 mlr dolara yükseldiğini izliyoruz. Hızlı kötüleşmenin ana nedeni ise tahmin edilebileceği gibi ithalat artışı. Eğer büyümede önemli bir yavaşlama görülmezse, bu eğilimin bizi götüreceği nokta 35 mlr dolar veya üzeri seviyeler gibi görünüyor. Piyasadaki tahminler ise, aynen büyüme tahminlerinde olduğu gibi geriden geliyor ve yıla girerken 20 mlr dolar tahmin edilen cari açık ancak 28 mlr dolara yükseltilmiş durumda. Cari açık bizim tahmine doğru gidiyor olsa da, burada bir sıkıntı yok. Bu seviyeler Türkiye ekonomisinin finanse etmekte zorlanacağı bir boyuta işaret etmiyor. Ancak cari açığın büyümenin hız limitini belirlediği ve cari açığın finansman kalitesinin bu tür akımlarda gözlenebilecek ani duruş riskine ne ölçüde açık olduğunu yansıttığı dikkate alındığında, rehavete kapılmamak gerektiği de ortada. Bu bağlamda, son aylarda belirginleştiği üzere cari açığın finansmanında kısa vadeli sermaye ve portföy akımlarının ağırlığının artması hoş görünmüyor. Son 12 aylık dönemde verilen 21.9 mlr dolarlık cari açığın üzerine 5.6 mlr dolarlık da uzun vadeli kredi geri ödemesi gerçekleştirmemiz nedeniyle oluşan finansman ihtiyacının, 19.8 mlr dolarlık kısmı kısa vadeli sermaye ve portföy akımlarından, 1.7 mlr doları net hata ve noksan kaleminden geri kalan 6.1 mlr dolar ise TCMB rezervlerinden karşılanmış gibi görünüyor. Oysa, 2008’de 49 mlr dolar gibi yüksek bir açık varken sadece uzun vadeli krediler ve doğrudan yabancı yatırımlar kanalı ile bile 52 mlr dolar finansman sağlanabiliyordu. Küresel krizin, kredi ve finans krizi ile patlak vermesinin en büyük zararı uzun vadeli kredi akımlarına verdiği, açıktır.

Güncel veriler de, krizin etkilerinin geride bırakılmasına rağmen uzun vadeli dış kredilerde net geri ödeyici olma durumunun değişmediğini göstermekteydi. Şirketler kesimi uzun vadeli kredilerinde borç çevirme oranı 2009 yılının tamamında % 72 seviyesinde gerçekleşirken, Ocak-Mart döneminde bu oran % 65’e gerilemiştir. Bankalarda ise geçen yılın tamamındaki % 82’lik uzun vadeli borç çevirme oranına karşılık Ocak-Mart dönemindeki oran % 54 ile oldukça düşük olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder