Bu hafta Çarşamba günü açıklanacak Ocak ayı TÜFE’sine ilişkin ortalama beklentinin bana göre düşük bir düzeyde belirlenmesi kısa vadede enflasyonun yükseleceği seviye açısından risklerin yukarı yönlü olduğunu düşündürmektedir. Önceki yazımda % 2.3 düzeyindeki Ocak ayı tahminimin daha yılın ilk ayında yıllık TÜFE’nin % 6.5’den % 8.7’ye yükselebileceğine işaret ettiğini aktarmıştım. CNBC-e ve Reuters anketlerinde ortalama beklenti % 1.8 iken, beklentim doğrultusundaki bir gerçekleşmenin olumsuz süprize yol açma tehlikesinin devam ettiğini yansıtmaktadır. Merkez Bankası’nın yenilenen tahminlerinde de, kısa vadede yıllık enflasyon % 9’un bir miktar üzerine doğru yükseldiği izlenirken, yılın son çeyreğine kadar da bu seviyelerde kalacağı öngörülmektedir. Bana göre ise enflasyonun 2010 yılının ilk yarısında % 9.6’ya kadar çıkma riski (doğalgaz ve elektrik fiyat ayarlamalarına bağlı olarak) bulunmaktadır. Ancak Şubat başında beklenen ve gerekli olduğu belirtilen doğal gaz zammının Başbakan Erdoğan’ın karşı çıkmasıyla yapılmamış olması yeniden subvansiyon dönemine girildiğini ve bu riskin azaldığı anlamına da gelebilir.
Daha önce de vurguladığım gibi, enflasyon beklentilerinin mevcut yıllık enflasyon oranı ile oldukça sıkı bir ilişki içinde olması ve uzun vadeli faizlerdeki değişimlerin büyük oranda enflasyon beklentileri ile açıklanabilmesi, başarılı bir beklenti yönetiminin gerek para politikası kontrolündeki kısa vadeli faizler ve ekonomideki genel faiz seviyesi açısından kritik önemini yansıtmaktadır. Bu bağlamda, Merkez Bankası’nın beklenti yönetimini güçlendirmek için üç önemli hamle yaptığı izlenmişti.
1) Kısa vadeli enflasyon tahminlerini yukarı çekerken, yükselişi geçici gördüğünü, temel eğilimlerde önemli bir bozulma beklemediğini ve 2011 ve sonrasında orta vadeli hedeflere yakınsama öngördüğünü vurgulamıştı.
2) Türkiye’de işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yüksek oynaklığa ve 2010 yılında aleyhte çalışacak baz etkilerine özel analizlerle dikkat çekerek, enflasyondaki muhtemel dalgalanma içinde dezenflasyon perspektifinin kaybolmamasını sağlamaya çalışmıştı.
3) Merkez Bankası’nın beklenti yönetimi açısından son hamlesi ise, politika faizlerine ilişkin çizdiği patikanın ufkunu uzatmak olmuştu. Banka, önceki raporda kullandığı faizlerin 2010 yılı sonuna kadar sabit tutulacağı ifadesini çıkarmış ama bunun yerine üç yıllık tahmin ufku içinde politika faizlerinin tek haneli düzeyde kalacağı ifadesini koyarak, politika faizlerinde yükseliş olsa da sınırlı kalacağı izlenimini yaratmıştı.
Bu hamlelerin başarılı olmasını dilerken, 2010 ve 2011 yılı için enflasyon beklentilerim sırasıyla % 7.9 ve % 5.5 ile TCMB’nin tahminlerinin üzerinde bulunduğundan, Merkez Bankası’nın faiz oranlarını Ekim ayına kadar mevcut % 6.5 seviyesinde sabit tutacağını ve yılın son 3 ayında ise toplam 150 baz puanlık artırıma gitmek zorunda kalacağını beklemeye devam ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder