19 Şubat 2010 Cuma

Makroekonomik Politikayı Yeniden Düşünmek...

Küresel krizde en ciddi itibar kaybına uğrayan kesimler arasında ekonomistler yer alırken, ezberlerin en fazla bozulduğu alanlardan biri de makroekonomik politikalar oldu. Dolayısı ile günah çıkarma işlevi gören akademik çalışmalar son dönemde artarken, bunların en çarpıcılarından biri de, geçen hafta IMF Baş ekonomisti Olivier Blanchard’ın, bir IMF notu olarak yayımlanan “Makroekonomik Politikayı Yeniden Düşünmek” başlıklı çalışmasıydı. Söz konusu çalışmada henüz sadece genel ilkelerin tartışıldığını görürken, burada değinilen kavramların önümüzdeki dönemin yeni küresel finansal mimarisi ve ekonomik düzeninin önemli tamamlayıcılarından olması ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmeliyim. Ne yazık ki, çalışmanın tümüne değinmek için yerim yok ama en azından ne anladığımı aktarmaya çalışacağım. Çıkarılan ders özetle şu; normal zamanlarda ekonomiler düşük enflasyon hedeflediğinden para politikası faizleri düşük seyretmekte, kriz sırasında indirimler başlasa bile faizler negatife geçemeyeceğinden bu politika aracının etkinliği azalmaktadır. Ayrıca, iyi zamanlarda yeterli mali alan yaratılmadığından maliye politikasının kriz sırasında döngü karşıtı bir politika aracı olarak kullanılması da sınırlanmaktadır. Bir diğer sorun da, varlık fiyatlarındaki şişkinlik ve aşırı risk alımı gibi problemlerin çözümünün de para politikasından beklenmesidir.

Şimdilik ilke bazında olsa da, getirilen çözümler ise şu şekilde;
1) Normal zamanlarda merkez bankalarının enflasyon hedefini % 2 değil de daha yüksek örneğin % 4 olarak belirlemelerinin, enflasyon bekleyişlerini yukarı çekerek gelecekte beklenen reel faiz oranını düşürmesi ve bugünkü ekonomik aktiviteyi canlandırması. Aynı zamanda bir şok durumunda politika faizinde düşüş için daha fazla yer açması.
2) İyi zamanlarda elde edilen mali fazlanın harcama artışına veya vergi indirimine dönüşmek yerine borç azaltımında kullanılması, böylece gerekli durumlar için mali alan yaratılması.
3) Doğru bir denge kurmak kaydıyla para politikası ve düzenleyici politika araçlarının kombine edilmesi ve bunun ayrı bir düzenleyici otorite (BDDK gibi) yerine Merkez Bankaları tarafından yürütülmesi. Bunun için de Britanya Merkez Bankası’nın (BOE) önerilerine yer veriyorlar. Yani düzenleyici araçların döngüsel olarak kullanımı diyebiliriz. Örneğin; mali sistemde kaldıraç yüksekse sermaye oranlarının yükseltilmesi, likidite düşükse likidite oranlarının artırılması gibi.

Yukarıda bahsettiğimiz bu önerilerin herbirinin önümüzdeki dönemde büyük tartışmalar getireceğini düşünüyorum. Türkiye’de de bu argümanlara sahip çıkanlar kadar karşı çıkanlar da olacaktır. Bizim açımızdan çarpıcı olan, Türkiye’nin para ve maliye politikalarında buradaki önerileri proaktif olarak uygulamış gibi bir görüntü vermesidir. Türkiye, 2007 yılında enflasyon hedeflerini üç yıl için yukarı çekmiş, son olarak orta vadeli enflasyon hedefini %5’e yükseltmiş, kriz sırasında çok yüksek olan politika faizini hızla indirmiş, daha önce borç stoku/GSYH oranını düşük seviyelere indirdiğinden bütçede kriz öncesi verilen yüksek faiz dışı fazlayı ise hızla eritmiştir. Şablona uymayan tek unsur ise, bankacılık için ayrı bir düzenleyici otoritenin bulunması gibi görünmektedir. Bu çalışmada getirilen önerilere ileride G20 tarafından da benimsenmesi durumunda daha ayrıntılı değinme sözü vererek yazımı bitiriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder