4 Ağustos 2009 Salı

Piyasa faizi ne araçtır ne de amaç, bir sonuçtur...

"Tek haneli piyasa faizi mümkün mü" sorusuna, önceki yazımın başında "Evet mümkün" diye cevap vermiş; "Ama bu ne ölçüde kalıcı olur, orası birçok soru işaretini barındırıyor" demiştim. Ne demek istediğimi açmaya çalışayım. Önce piyasa faizinin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılması lazım. Merkez Bankası'nın politika faizi, piyasa faizi değildir. Piyasa faizi deyince, tahvil piyasasında oluşan getiriler ve/veya ticari kredi faizleri anlaşılmalıdır. Bu faizler, normal şartlarda vade riskini ve diğer riskleri içeren, beklenen enflasyon üzerine eklenecek bir primi kapsamak zorundadır. Bu nedenle, politika faizi tek hanede bulunsa ve uzun süre burada tutulsa bile, piyasa faizlerinin tek haneli olması veya olsa bile kalıcı olarak burada seyretmesi gerekmez. Zira, bu faizler arz, talep ve diğer bütün unsurlar dikkate alınarak piyasa tarafından belirlenir.

Bu nedenle, Merkez Bankası'nın "Enflasyon Raporu"nun sonlarında yer verdiği "orta vadeli ikna edici bir mali programın tesisi halinde, piyasa faizlerinin tek haneli oranlarda kalıcı olarak seyretmesinin mümkün olduğu" yönündeki düşünceyi, bugünkü koşullar altında özellikle kalıcılık vurgusu bağlamında çok iddialı bulmaktayım. Üretim açığının yüzde 9'a doğru gittiği bir ortam çok düşük nominal ve reel faiz için uygun koşulları yaratıyor olsa da politika faizleri tek haneli seviyede tutulsa bile, zaman içinde üretim açığının kapanmasıyla piyasa faizinin tek haneye kalıcı olarak yerleşmesinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Normal dönemlerde dahi enflasyonunu yüzde 4-5 aralığında tutabilmiş Brezilya'da bile 3 yıllık tahvil getirileri şimdiye kadar yüzde 10'un altına inememiştir. Buna karşılık, genellikle bize benzer risk grubunda değerlendirilen Macaristan ve G. Afrika'da aynı vadedeki faizlerin yüzde 8-9 civarında uzunca süre seyrettiği bilinmektedir.

Herhalde kredi derecelendirmeleri bizden birkaç kademe iyi olan bu ülkelerden örneğin Macaristan'ın bizden daha yüksek bir CDS spreadinde olması, yurtiçi faizlerde niye bizim de onlar gibi tek haneli faizimiz olmasın düşüncesini yaratmış olmalı. Resesyon sürecinden potansiyel büyümeye gidişte, toplam talep koşullarından faizlerdeki düşüşe gelen destek hızla azalacak, faizlerin tek haneye inmesi konusunda esas belirleyici enflasyonun kalıcı olarak yüzde 4-5 civarına inip inemeyeceği olacaktır. Bu sağlanabilirse, en iyi ihtimalle normal koşullarda gelişmiş ülkelerde bile yüzde 2-3 civarında olan reel faiz ve mevcut 300 baz puanlık ülke riskini eklersek tek haneye yaklaşmamız söz konusu olabilmektedir. Öte yandan, Merkez Bankası'nın da bizim gibi temel varsayımı olan yavaş toparlanma senaryosundan daha kötü bir görünümün oluşmasıyla uzun yıllar sürecek bir durgunluk altında ulaşılabilecek tek haneli faizi kimsenin bir başarı olarak kabul edebileceğini düşünmüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder