31 Temmuz 2009 Cuma

Tek haneli piyasa faizi mümkün mü?...

Bu soruya cevabımızı hemen verelim. Evet mevcut konjonktür uzadıkça mümkün.... Ama bu ne kadar kalıcı olur orası soru işaretlerini barındırıyor. Niye mi?... İşin özünden başlayarak anlatmaya çalışalım.

Küresel ekonomide en kötü noktanın geride bırakılıp toparlanma sürecine girildiğinden beri merkez bankaları, tarihin en büyük parasal ve niceliksel gevşeme operasyonlarından çıkış stratejilerini kamuoyuyla paylaşma baskısını ve bunu başlayan toparlanma sürecini zedelemeden yapabilme sıkıntısını hissetmeye başlamışlardır. Zira, her zaman geleceği satın almaya eğilimli olan piyasalar mevcut durumun normal bir denge olmadığını düşünüp, rekor bütçe açıklarını da dikkate alarak, toparlanmanın güçlenmesiyle beraber eninde sonunda enflasyonun yükselişe geçeceğini ve bu doğrultuda para politikasının sıkılaştırılması gerekeceğini beklemektedir. Bu nedenle de, kısa vadeli faizlerdeki görünümün sınırlı etkileyebildiği uzun vadeli faizlerde daha düşük seviyelere ikna olmada zorlanmaktadırlar. Bu yüzden, önümüzdeki dönemin en kritik göstergesinin borsa endeksleri değil ABD 10 yıllık tahvil faizi olduğunu bir süredir vurgulamaktayız. Buradaki yukarı veya aşağı yönlü belirgin hareketlerin piyasalarda dalgalanma getirme potansiyelini azımsamamak gereklidir. Çıkış stratejisini paylaşan ilk Merkez Bankası, Fed olurken, aşırı likidite fazlasını çekmek için gerekli araçlara sahip olunduğu, ancak bu operasyon için henüz erken olduğu ve gevşek para politikasının uzunca bir süre korunmasının gerekli görüldüğü, Bernanke tarafından dile getirilmiştir. Bu açıklamalara rağmen, vadeli piyasalar Fed’in 2010 sonuna kadar % 0.25 olan faizini % 1.75 civarına çekeceğini fiyatlamaya, tahvil piyasası ise 10 yıllık faizi % 3.70 gibi resesyon ortamında yüksek sayılabilecek bir seviyede tutmaya devam etmektedir. Anlaşıldığı üzere, piyasa oyuncularını ikna süreci çok da kolay geçmemektedir.

Benzer rahatsızlığın bizde de hissedildiği çok açıktır. Hatta, son Enflasyon Raporu’nda TCMB’nin politika faizlerine kısa, orta ve uzun vade için bir perspektif çizme girişiminin, “piyasada oluşan getirilerin politika faizlerinin orta vadedeki olası seyrini daha iyi yansıtması” amacını taşıdığı dahi net olarak belirtilmiştir. Ancak, bu perspektifin arkasındaki temel varsayımın, küresel ölçekte faizlerin uzun bir süre düşük seyretmesinin kuvvetle muhtemel görülmesi olduğu, bir an için bile unutulmamalıdır.

Dolayısı ile, faizi 2010 sonuna kadar sabit tutma niyeti üzerindeki en önemli risk, Fed’in böyle bir niyeti olmasa da, tahvil faizlerinin erken çıkış stratejisini fiyatlamaya başlamasından kaynaklanabilecektir. Merkez Bankası’nın beklentilere böylesi bir müdahalesinin başarılı olma şansı, açıklamalar sonrası getiri eğrisinde gözlenen belirgin düşüşlerle yüksek görünmektedir. Özellikle uzun vadeli tahvillerde gözlenen düşüşlerle getirisi eğrisinin düzleştiği izlenirken, enflasyon raporu öncesi gecelik faiz karşılıkları 2010 yıl sonu için fonlama faizinin 215 baz puan üzerinde bulunurken, bugün itibarı ile bu fark 140 baz puana gerilemiştir. Konuya devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder