3 Temmuz 2009 Cuma

İyimserlik ve kötümserlik seçilmesi gereken taraflar mıdır?...

Geçtiğimiz haftanın önemli veri açıklamaları yine aynı çelişkiyi yaşattı. Geriden gelen ilk çeyrek büyüme verilerine bakarak karamsarlığa mı girelim, yoksa öncü gösterge olan tüketici güveni ve Türkiye PMI endekslerinin Şubat ve Eylül 2006'dan beri en yüksek seviyelerine çıkmasına bakarak ileriye dönük iyimserliğe mi kapılalım? İlk çeyrekte yıllık bazda yüzde 13,8 oranındaki Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) daralması ile OECD ülkeleri arasında başı çeker, bunun 2009 yılı büyüme beklentilerinde yeni bir aşağı yönlü revizyonu getirdiğini izlerken, ihracatın haziranda bile yüzde 30'un üzerinde daraldığı bir ortamda vergi indirimleri ile öne çekilen iç talep artışına güvenerek, Türkiye en hızlı toparlanan ülke olur mu diyelim?

Cevabımız her iki yaklaşımı da kategorik olarak reddetmemek gerektiği, iyimserlik ve kötümserliğin seçilecek bir taraf olmadığı, aksine veri gerçekleşmeleri ve ekonomi yönetimleri tarafından atılan adımlarla bu algılamanın şekillenmesine izin vermemizin sağlıklı olacağı şeklindedir. Bu temel saptamayı yaptıktan sonra, ilk çeyrekte konsensüs beklentiye göre daha kötümser olan daralma tahminimizi bile aşan gerçekleşmenin, 2009 yılı büyüme tahminimizde hafif bir revizyon (yüzde 5'den yüzde 5,5'e) getirdiğini ama bunun şubat sonunda çizdiğimiz görünüme bir değişiklik getirmediğini belirtmeliyiz. O tarihte büyüme beklentileri ortalama olarak hafif bir daralmaya işaret ederken, ilk ciddi revizyonu yapan (yüzde 1 daralmadan yüzde 5 daralmaya) çalıştığım kurum olmuş ve bu gelişme Hürriyet'in internet sitesinde "ekonomide şoke eden revizyon" başlığı ile verilmişti. Şimdi diğer kurumlarca yapılması gerekli olan revizyonun etkilerinin, hele ki hükümet bile kendi öngörüsünü bu seviyelere çekerken, o derece şoke edici olmayacağını düşünüyoruz.

Bir kere daha tekrar edelim, krizin en kötü döneminin ilk çeyrekte yaşandığını ve öncü sanayi üretim verilerine göre toparlanmanın nisan ayında başladığını düşünüyoruz. Bu doğrultuda, mevsimsel düzeltilmiş verilerde son dört çeyrektir ardarda gözlenen daralmanın, yerini ikinci ve üçüncü çeyrekte toparlanmaya bırakacağını, ancak yıllık GSYH değişim rakamlarında pozitif değerleri görmemizin, geçtiğimiz senenin zayıf bazı ile karşılaştırma yaptığımız, yılın son çeyreğini bulacağını öngörüyoruz. Bu noktada, bu kez cevabını veremeyeceğimiz bir soru daha sormak istiyoruz. Büyümede alınan bu olumsuz sonuçlar, hükümeti bir IMF anlaşmasına daha da mı yakınlaştırır yoksa global ve lokal olarak alınan ileriye yönelik olumlu sinyaller bir anlaşmadan daha da mı uzaklaştırır? Tek istediğimiz en azından buradaki tercihin, belirsizlik sürecini daha da uzatmadan, netleşmesidir. Bu ay içinde tamamlanması beklenen Orta Vadeli Plan çalışmalarıyla beraber bu konuda alınacak karara ilişkin daha belirgin sinyallerin gelmesini umuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder