5 Haziran 2009 Cuma

Öncü göstergelerdeki V hareketi, ekonomiye ancak U tipi toparlanma getirir...

Beklediğimiz gibi, ağırlıklı olarak güven endekslerinin oluşturduğu öncü göstergeler, farklı hızlarda olsa da, dünyanın her tarafında üretim ve hizmetler sektörlerinin toparlanma eğilimini, hem de Mart ayından itibaren güçlenerek koruduğunu göstermektedir. Güven endekslerine güvensizlik bir çok kesimde sürüyor olsa da, herhalde en karamsarlar bile artık “dibi görmedik” söyleminden “toparlanma yavaş olacak” söylemine geçebilmek için fırsat kolluyorlardır. Hatta öncü göstergelerin (PMI) bazı ülkelerdeki toparlanmayı görüntü olarak V tipi bir şekilde yansıtması, bir süre sonra “acaba gerçek dünyadan çok mu uzak kaldık” paniğine bile sokabilir. Belki birçoklarına şaşırtıcı gelecektir ama bu tür bir toparlanma imajı veren az sayıdaki ülkeler arasında Türkiye de bulunmaktadır. Dünya genelinde bu çalışmayı yapan Markit şirketinin verilerine göre, Çin ve Hindistan dışında sadece Türkiye’nin PMI endeksi genişleme ve daralma dönemlerini ayıran kritik 50 seviyesinin üzerine çıkmıştır. Daha çarpıcı olarak, bu endeksin Kasım 2007’den beri, yani daralma sürecine girmemizden önce, 50 seviyesinin altında seyrettiği de bilinmektedir. Benzer bir çalışma olan TCMB Reel Kesim Güven Endeksi de Mayıs’ta 96.9 ile kritik 100 seviyesine yaklaşarak bu görünümü teyid ettiğini de belirtelim. Tüm bu gelişmelerin bu yılın ikinci yarısında küresel resesyondan çıkış, Türkiye ekonomisinin ise son çeyrekte yeniden büyüme eğilimine dönmesi senaryomuzu güçlendirdiği açıktır. Bu durum stok eritme süreçlerinde ekonomilerin en doğal reaksiyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Henüz belli olmayan ise, üretim ve istihdamda sert düşüşler ile oluşan atıl kapasitenin ne zaman elimine edilebileceği yani ekonomilerin potansiyel üretim seviyelerine geri dönüş zamanlamasıdır. Dış talepte (ihracat) belirgin bir toparlanma görülmeden bu konuda ihtiyatlı olunmalı, büyümenin orta-uzun vadede en önemli itici gücü olan özel yatırımların, talebin seyrine ilişkin mevcut belirsizlik ve kapasite fazlası altında, uzunca bir süre zayıf kalabileceği unutulmamalıdır. Kısacası, öncü göstergelerdeki V hareketinin ekonomide ancak U tipi toparlanma getirmesi öngörümüzü koruyoruz.

Diğer taraftan, ekonomi yönetiminin kapsamlı bir orta-uzun vadeli program açıklamak veya bunun yerini alacak bir IMF anlaşmasına gitmek yerine, daha önce açıklanan tedbir paketlerine yenilerini eklemeye devam etmesinin, kısa vadede ekonomik aktivite açısından riskleri yukarı yönlü duruma (olumlu anlamda) getirdiğini de belirtmeliyiz. Geçici vergi indirimlerinin uzatılması ve istihdama yönelik düşünülen yeni önlemler, zaten üretimden önce geçen yıl son çeyrekte dibe vurarak toparlanma eğilimine giren iç talebin daha da güçlenmesine yardımcı olacaktır. Ancak, hem geçici önlemlere sağlanan bu toparlanmanın kalıcı bir eğilime dönüşmesi zor görünürken, hem de kısa vadeli bu faydanın bozulan bütçe dengeleri kanalıyla orta-uzun vadeli büyüme görünümü üzerinde olumsuz yansımaları görülebilecektir. Buradaki itirazımızın önlemlerin alınmasına değil, iyi önceliklendirilmemesine, bütüncül bir yaklaşımla uygulanmamasına ve ileride işler düzelince nasıl telafi edileceğinin yol haritasının çizilmemesine olduğunu ise, bir kere daha vurgulamalıyız.

Not: Bu yazımız 5 Haziran tarihli Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder