23 Haziran 2009 Salı

Bono piyasasının imdat çağrısı cevapsız kalmadı...

Merkez Bankası’nın sürpriz olarak nitelendirilen, beklentilerin üzerindeki faiz indirim kararının alındığı toplantıya, başka bir alanda getirdiği yenilik açısından bakmaya çalışacağız. Söz konusu alan likidite önlemleridir ve burada getirilen yeni düzenlemelerin bono piyasası dengeleri üzerinde önemli etkilerinin olması beklenmektedir. Beklediğimiz gibi ve aynı zamanda TCMB’nin daha önceden çizdiği yol haritasına uygun olarak şimdilik teknik faiz indirimine (*) gidilmemiş ve repoların vadesinin üç aya uzatılma kararı alınmıştır. Teknik faiz indirimine gidilseydi, Merkez Bankası “IMF anlaşması olmayacak” gibi bir mesaj vermiş olacaktı. Zira, bir anlaşma durumunda Hazine’ye kullandırılacak kredi borçlanmayı azaltarak bankalararası likiditenin yeniden pozitif bölgeye geçmesine neden olacak ve teknik faiz indirimine gidilmesine gerek kalmayacaktı. Sinyaller son dönemde, bir anlaşmanın kısa vadede olmayacağı hatta hiç olmayabileceği yönünde güçleniyor gibi olsa da, TCMB bu aşamada bu mesajı vermeyi tercih etmemiş, bunun yerine “Piyasadaki likidite sıkışıklığının bir süredir devam etmesine karşın, uzun vadeli likidite gelişmelerine ilişkin belirsizlikler sürmekte, mevcut likidite koşullarının kalıcı olup olmayacağı konusunda net bir öngörüde bulunulamamaktadır. Bu nedenle, teknik faiz indiriminin zamanlaması daha sonra belirlenecektir.” ifadesini kullanmıştır. Mevcut ortamda bir hafta vadeli olan fonlamanın vadesinin uzaması piyasa yapıcılığı sistemi ve konjonktür nedeniyle Hazine ihraçlarının en önemli alıcısı olan bankacılık sisteminin bu yüklü portföyü taşımasına yardımcı olacaktır. Hesaplamalarımıza göre, piyasada dolanımda olan DIBS’lerin % 60’ı bankalarda bulunmakta ve bu oran 2001 krizi sonrası dönemin en yüksek değerine işaret etmektedir. Ayrıca, BDDK’nın günlük verilerinden bankalardaki menkul kıymet portföylerinin kredilere oranının Ekim 2008’den bu yana 10 puan yükselişle % 60’a ulaştığı izlenmektedir. Bütçedeki eğilimler değişmediği sürece bankalar üzerindeki bu baskı devam edeceğinden, bu rekor düzeydeki porftöyün, hem de ekonomik aktivitedeki toparlanmanın da zorlamasına rağmen, faizlerde bir yükselişe yol açmadan taşınabilmesi için verilen bu likidite garantisi önemli durmaktadır. Bu bağlamda, Merkez Bankası kendisinden bekleneni fazlasıyla yapmakta, son olarak likidite desteklerini güçlendirerek DIBS piyasasındaki baskıları azaltmaya çalışmaktadır. DIBS alımı ve teknik faiz indirimi gibi önemli iki kartını faiz indirim sürecinin sonrasına bıraktığı anlaşılan Banka, muğlak ifadelerle de olsa ilk kez indirimlere ara vermekten bahsederek parasal gevşemede sona çok yaklaşıldığını düşündürmüştür.

(*) Teknik faiz indirimine gidilmesi durumunda para politikasında yeni gösterge faiz, günlük olarak düzenlemeye başlayacağı repo ihalelerindeki ortalama faiz olacaktır. Şu an için gösterge olan Merkez Bankası’nın borçlanma faizi ise bu teknik sebeplerle indirilecektir. Başka bir deyişle, şu anda borçlanma ve borç verme faizleri arasındaki 250 baz puanlık farkın korunması durumunda, borç alma ve verme faizleri sırasıyla % 7.25 ve % 10.0 olacaktır. Bu durumda repo ihalelerindeki faizin % 8.75 olan mevcut gösterge faiz seviyesinde olması sağlanacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder