9 Ekim 2009 Cuma

IMF’den gelecek para nereye gidecek?...

Tam IMF anlaşmasına yönelik ümitler tükenmek üzereyken, bu konudaki en yetkili kişi olan Başbakan Sn. Erdoğan’ın açıklamaları bir anda havayı değiştiriverdi. Bu değişimde anlaşmayı geciktiren unsurlardan birinde (vergi idaresi özerkliği) daha uzlaşma sağlandığının ve IMF-Dünya Bankası toplantıları biter bitmez bu görüşmeleri bir sonuca bağlamayı istediklerinin belirtilmesi etkili oldu. Bunun öncesinde, anlaşma geciktikçe yasal süresi 2011 yaz ayları olan genel seçim tarihi üzerinde spekülasyonların artmaya başladığını izlemiştik. Kimilerine göre, hükümet mali alanda manevra alanını daraltmamak için bir stand-by anlaşmasını kabul etmeyecek ve genel seçimleri erkene (2010 yılı bahar ayları) alacaktı. Kimileri ise, stand-by süresini kısa tutarak seçimlere normal zamanında ekonomik olarak daha güçlü bir şekilde girilmesinin planlandığını iddia etti. Elbette, bir IMF misyonu Türkiye’ye çağrılmadan görüşmelerin sonuçlandırılması anlamında ihtiyatlı olunmalıdır ama, son açıklamaların önümüzdeki günlerde anlaşma ihtimalini artırdığı söylenebilir.

Önümüzdeki dönemde baz olabilecek senaryoların ne şekilde çizileceğinin ise, olası anlaşmanın iki önemli niteliğine bağlı olacağını düşünüyorum. Birincisi; IMF ile mutabakatın hangi büyüklükler üzerinden sağlanacağıdır.
İkincisi ise; programın vadesi ve sağlayacağı kredinin boyutunun ne olacağıdır.


Eğer mutabakat, hükümetin Orta Vadeli Programı (OVP) üzerinden sağlanmış ise, özellikle buradaki mali hedefler stand-by için de geçerli olacak ve borçlanma baskısını azaltmada gerekli olacak mali düzeltme için kademeli ve yavaş bir patika çizildiğinden, IMF’den gelecek kaynağın boyutu daha önem kazanacaktır. Yok eğer stand-by OVP hedefleri revize edilerek yapılacaksa, zaten daha fazla mali tedbir alınacağından borçlanmayı azaltmak için gerekli kaynak daha sınırlı olacaktır. Şu anda program hedefleri ve kredi desteğinin boyutu netleşmeden borç çevirme oranları için ortaya net senaryolar dökmek istemiyorum. Sadece, Ocak-Ekim döneminde % 104’e ulaşan bu oranın IMF’den makul boyutta bir kredi desteği sağlanması veya sağlanmaması durumunda 2010 yılında ne noktalarda olacağını göstermek yeterli olacaktır diye düşünüyorum.

Kredi olmadığı durumda, gelecek yıl özelleştirmeden aktarılacak fon 10.4 mlr TL gibi iddialı bir seviyede varsayılmasına rağmen OVP varsayımlarıyla borç çevirme oranı % 100 seviyesinde oluşmaktadır. Diğer alternatifte ise, IMF’de artırılan kotamızın 10 katı bir kredi desteğini 3 yıllık bir dönem için sağladığımız ancak bunun bir kısmını önceki anlaşmalardan olan borcumuzu ödemede (5 mlr dolar) kullandığımızı varsaydım. Yaklaşık 20 mlr dolarlık kredi imkanı bu durumda net 15 mlr dolara düşerken, kullanımın 2009-2011 dönemine sırası ile 6 mlr dolar, 6 mlr dolar ve 3 mlr dolar olarak dağılacağını kabul ettim. Basında yer aldığı gibi 45 mlr dolarlık bir kredi varsayımının, ortada bir ödemeler dengesi krizi veya rezerv desteği ihtiyacı olmadığı, gelecek kaynağın tamamen Hazine’ye yönlendirilerek borçlanma ihtiyacını azaltmada kullanılacağı ve çok agresif içerikli bir program beklememem gibi nedenlerle, bana gerçekçi gelmediğini belirtmeliyim. Bu durumda, borç çevirme oranı 2010’da % 93’e, 2011’de ise % 87’ye gerilemekte, ancak son beş yıl ortalaması olan % 80’in üzerinde kalmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder