En önemli öncü gösterge olarak gördüğüm Satınalma Yöneticileri Endeksleri (PMI) Ağustos ayı itibarı ile öyle bir olumlu tablo çizmektedirler ki, hele buna bir de bu yıl borsaların müthiş performansını da eklerseniz, insanın içinden neredeyse hep böyle sert resesyonlar olsa da bu derece güçlü toparlanmalar görsek demek gelmektedir. Elbette ciddi değilim, böyle resesyonlar düşman başına. Sadece, PMI endekslerinin geldiği seviye Haziran 2007’den beri en yüksek değer olunca bunun büyüme görünümü açısından yanlış bir algılama yaratabileceğine dikkat çekmek için bu şekilde vurguladım. Öncü göstergelerin yansıttığı üretimdeki toparlanmanın oluşan atıl kapasiteleri hızlı bertaraf edecek, uzun soluklu bir eğilim olduğuna halen ikna olmuş değilim. Şu anda kesin görünen tek şey, küresel ekonominin resesyondan çıkmakta olduğu ve geriye sadece bunun resmi olarak (IMF, Dünya Bankası v.b) ilan edilmesinin kaldığıdır. Ayrıca, bu toparlanma eğilimi genele yayılsa da, ülkeler arası önemli farklılıklar gösterebilmektedir. Bazı ülkelerde, PMI endeksleri Aralık 2008’den beri kesintisiz yükselirken, bazılarında son aylarda yorgunluk belirtileri (Türkiye dahil) izlenmeye başlanmıştır. Farklıklıkların büyük ölçüde, mali teşvik uygulamasındaki zamanlamadan kaynaklandığını düşünürken, bir çok ülkede analistlerin toparlanmanın gerçek gücünün tespiti için, doping etkisinin geçmesini beklediklerini tahmin ediyorum.
Aynı şeyi Türkiye ekonomisi için yaptığımda, örneğin otomobil ve beyaz eşya satışları için Mart-Mayıs döneminde görülen vergi teşviki kaynaklı artışın yerini bu teşviklerin sınırlanmasıyla Haziran-Temmuz döneminde düşüşe bıraktığını görüyorum. Merkez Bankası da, son verilerin mali önlem paketinin yurtiçi talep üzerindeki uyarıcı etkisinin büyük ölçüde geçici olduğunu teyid ettiğini belirterek, bu tespitimi doğrulamaktadır. İç talepteki bu görünüm, dış talepte Ağustos ayı ihracat gerçekleşmelerinin de gösterdiği üzere halen devam eden zayıf görünümle birleşince “Türkiye en hızlı toparlanan ülkeler arasında olur” söylemini benimsemekten uzak duruyorum. Aksine, sanayi üretiminde görülen toparlamanın bizim bu yıl için öngördüğüm ihtiyatlı senaryonun bile altında seyrettiğini izlemekteyim. TÜİK tarafından açıklanan Haziran ayı takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış endeksin değişimi aylık % 0.4 düşüşe işaret etmiş, üretimdeki Mart dibinden sonra görülen toparlanmanın çok sınırlı kaldığını göstermiştir. Nisan 2008 - Mart 2009 döneminde görülen kümülatif % 18.9 düzeyindeki üretim kaybına karşılık, takip eden üç ayda artış % 0.7 düzeyinde kalmıştır.
Önümüzdeki haftanın kritik verilerinin (II. Çeyrek GSYH ve Temmuz sanayi üretimi) büyüme görünümünü yeniden değerlendirmek için önemli bilgiler getirmesini bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder