Hafta sonunda gelen Çin Merkez Bankası’nın daha esnek bir kur rejimine geçeceği haberi, uzun zamandır Çin üzerinde devam eden uluslararası baskının nihayet sonuç vermeye başladığını gösterdi. Bilindiği gibi, Çin ilk kez 2005 yılından başlayarak 2008 yılına kadar süren dönemde ülke parasının (Yuan) ABD Doları’na (Dolar) karşı kademeli bir şekilde değer kazanmasına izin vermiş, bunu ise yönetilen bir kur rejimi (managed float) çerçevesinde gerçekleştirmişti. Ancak küresel krizin patlak vermesiyle bu süreç durdurulmuş, o tarihten beri yuan’ın değeri dolar’a karşı sabit (peg) seyretmişti. Çin gibi devasa boyutta cari fazla veren bir ülkenin parasının değer kazanmasına uzun süre izin vermemesi ve ülkede işçi ücretlerinin düşüklüğü, uluslararası ticarette inanılmaz bir rekabet gücü sağlıyor, bu durum küresel dengesizliklerin büyüyerek devam etmesine yol açıyordu. Bu yazıyı kaleme aldığım sırada Çin’in değerlemeyi nasıl ve ne hızla yapacağı konusu belirsizliğini koruyordu. Merkez Bankası ise hızlı ve yüksek boyutlu bir değerlenme beklenmemesi gerektiğini vurgulamıştı. Ancak piyasalardaki ilk tepki, dolar’ın diğer paralara karşı değer kaybetmesi şeklinde gözlenirken, bu doğrultuda emtia ve petrol fiyatlarının yükseldiği, borsalar gibi riskli varlıklara ilginin arttığı izleniyordu. Yuan’ın değerlenmesine izin verilmesi, boyutuna bağlı olarak, bir yandan ülkede artan satınalma gücü ile iç talebe destek verirken bir yandan da rekabet gücünü azaltarak dış satımı sınırlayabilir ve küresel dış ticaret dengesizliğinin azalmasını getirebilir. Son günlerde yoğun işçi protestoları sonrasında işçi ücretlerinin artış eğilimine geçtiği yönündeki haberler de bu süreci hızlandırmaya yardımcı olacaktır. Değerlenme aynı zamanda son dönemde hızlı yükselen enflasyonu sınırlamada ve para politikasını sıkılaştırma yönündeki baskıları azaltmada da yardımcı olacaktır.
Bu kararların euro/dolar paritesi üzerindeki olası etkileri ise çok net değildir. Bu noktada en iyisi sözü, değerli dostumuz Uğur Gürses’e bırakmak olacaktır. Dün Radikal’de çıkan yazısında, Çin’in rejim değişikliği zamanlamasının ardında yatan bir gerçeğe dikkat çekiyordu. “Özellikle son bir yılda avronun değer kaybı ile beraber doların güçlenmesiyle beraber, aynı zamanda yuan da avroya göre değer kazandı. Peki, avronun çökmeye devam edeceğine ilişkin bir beklenti Çin ekonomi kurmaylarında mevcut ise dolara bağlı olmanın avantajı olabilir mi? Çin, eğer bir döviz kuru sepetini baz alarak yuanın değerlenmesine izin verecek ise dolara bağlı olmasına göre Avrupa cephesindeki rekabet kaybını geri alabilir. Yani eğer döviz kuru sepeti değerlenecek ise şimdiye dek tek başına ABD dolarına bağlı olarak avroya karşı değerlenmesinden daha avantajlı olacaktır. Şimdiye değin dolar değer kazandığı için yuan da avroya göre değer kazanıyordu. Şimdi, içinde avronun da bulunduğu bir sepet söz konusu olacak. Eğer dolar uluslararası piyasalarda değerlenirse avro değer kaybedecek, sepet yapısına göre yuan da değer kaybedebilecek. Yani bundan böyle ‘döviz kurunda sağlanacak esnekliğin’ sanıldığı gibi tek başına yuanın değerlenmesine izin veren bir sürece gideceği düşüncesi fena halde bir yanılgı da olabilir. Son altı ayda yuanın avroya karşı değerlenmesi önemli bir veridir çünkü! ...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder