5 Mart 2010 Cuma

Enflasyonun nereye yükseldiği değil, nereye düşeceği önemli...

Merkez Bankası aylardır bizi bu gelişmelere hazırlamaya çalışsa da, daha Ekim 2009’da % 5’e yaklaşan yıllık TÜFE’nin bir kaç ay içinde % 10’un üzerine çıkmasının, arkasında yatan neden ne olursa olsun, büyük bir şok olduğunu kabul etmemiz lazım. Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır, enflasyonun yılın ilk aylarında % 9.6’ya kadar yükselebileceğini öngörmüştüm ama gerçekleşme konsensüse göre kötümser olan beklentimi bile aştı. Üstelik ilk aylarda yüklü bir doğalgaz zammı beklememe karşılık bu artışın gerçekleşmemiş olmasına rağmen oldu. Ama şunu gözden kaçırmamak lazım, enflasyonun nereye yükseldiği değil nereye düşeceği önemli olacaktır.

Ayrıntılara gelince; bir kerelik vergi ve gıda fiyatı artışlarının yıllık enflasyon artışı olan %10.1’in 6.6 puanlık bir kısmını oluşturduğunu hesaplıyorum, fakat bunun geçici olma ihtimali şimdilik daha yüksek görünüyor. Bu faktörler enflasyonu yukarı çekerken, çekirdek fiyat göstergelerindeki olumlu görünüm, temel enflasyon eğiliminin ılımlı seyretme eğiliminin korunduğunu düşündürmüştür. Merkez Bankası’nın en fazla önem verdiği çekirdek fiyat göstergesindeki ( I ) yıllık artış önceki aya göre sadece 0.2 puan yükselmiş ve % 4.0 olmuştur. Gıda fiyatlarındaki aylık % 5’lik artış fiyatların yıllık bazda % 9.4’ten % 14.8’e yükselmesine neden olurken, bu değer Temmuz 2008 haricinde tarihteki en yüksek seviyedir. Oysa o dönemde dünyada emtia fiyat şoku yaşanmaktaydı, şimdi ise böyle bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle, gıda fiyatlarında önümüzdeki dönemde bir düzeltme yaşanması ve en azından uzun dönem ortalamasına (% 9) yakınsaması daha olasıdır. Enflasyonda ilk iki ayda görülen sert yükselişten sonra, kısa vadede dalgalı seyrin devam etmesi de beklenmelidir. Bu ise büyük ölçüde baz etkisinden kaynaklanacaktır. Örneğin; yıllık enflasyonun Mart ayında geçen yılın aynı ayının yüksek değeri nedeni ile 1 puan civarında azalmasını beklerken, Nisan ve Mayıs’ta tekrar yükselerek zirve noktası % 10.2’ye ulaşmasını ve yılın son çeyreğine kadar yüksek seviyelerde (% 9-10 aralığı) kalmasını bekliyorum. Merkez Bankası Başkanı da önceki günkü konuşmasıyla bize bu gerçeği anlatmaktadır.

Buna karşılık, baz etkisinin yılın son çeyreğinden itibaren olumlu yönde etkili olacağını ve TÜFE’nin yıl sonuna doğru % 7-7.5 aralığına gevşeyeceğini tahmin ediyorum. Ancak bu tahminde risklerin yukarı yönlü olduğunu da kabul etmeliyim. Gelecek 12 ay ve 24 ay enflasyon beklentileri bu veriler öncesi devam eden artış eğilimiyle beraber Kasım ayı sonuna göre sırası ile 62 ve 32 baz puan artışla % 6.91 ve % 6.54 seviyesine çıkmıştı. Sınırlı sayılabilecek bu artışın bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceği de önemli olacaktır. Yılsonu ve gelecek 12 aylık beklentilerde artışın devam etmesi kesin gibi görünmektedir. Ancak Merkez Bankası’nın daha fazla önem vereceği 24 ay sonrası beklentisi olacaktır. Yıllık enflasyondaki artış, beklentiler kanalı ile enflasyon üzerinde olumsuz etkilerin görülmesi riskini artırmakla birlikte, Merkez Bankası’nın mevcut para politikasında bir değişikliğe gitmeden önce, önümüzdeki döneme yönelik enflasyon beklentileri üzerindeki etkiyi görmeyi bekleyeceğini düşünüyorum. Yılın son çeyreğinde başlayacak faiz artırımları ile yılın tamamında 150 baz puanlık artış beklemeye devam ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder