23 Ağustos 2010 Pazartesi

Mali kural yoksa Merkez Bankası ne yapar?...

Mali kuralın 2011 yılı bütçesine uygulanmayacağı haberini önceki yazıda değerlendirmeye başlamış ve Merkez Bankası’nın, maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip ettiğini, bütçe gelirlerinin tahmin edilenin belirgin olarak üzerinde gerçekleşmesi ile ortaya çıkan bu mali alanın harcama artışına dönüşmeyip ağırlıklı olarak kamu borcunun azaltılmasında kullanılması gerektiğini belirttiğini, başta mali kuralın yasalaşması ve uygulanmaya başlaması olmak üzere mali disiplinin kurumsal ve yapısal iyileştirmeler yoluyla sağlanmasının tahmin ufku boyunca politika faizinin tek hanede kalmasını mümkün kılacağını vurguladığını aktarmıştım. Yine de, bu gelişmelerin Merkez Bankası’nın mevcut parasal duruşunda bir değişiklik getireceğini söylemek kolay değildir. Banka’nın kriz sırasında bütçe dengelerinde gözlenen büyük sapmalara vermediği tepkiyi bu kez verip vermeyeceği dışarıdan bakılarak öngörülecek bir şeye benzememektedir. Olası bir senaryo, Banka’nın, ilk aşamada beklenenden yüksek bütçe gelirleri ile oluşan imkanın nasıl kullanılacağını izlemeye devam edeceğini belirtmesi şeklinde olabilir. Ayrıca, bu çizgiyi seçerse daha sonra 2011 yılı bütçesinin OVP’de daha önce açıklanan tabloya uygun olarak hazırlanmasını da yeterli gördüğünü söyleyebilir, son tahlilde ise “mali kural olsa iyi olurdu ama uygulama daha önemli” de diyebilir.

Biz ekonomistlerin de şu anda yapabileceği en iyi şey, bir yandan bütçedeki mevcut eğilimleri yakından izlemek bir yandan da 17 Ekim’de TBMM’ye sunulması gereken 2011 yılı bütçe büyüklüklerini ve öncesinde (Eylül’de) yeni OVP’nin 2010-12 dönemi için içereceği bütçe tahminlerini incelemektir. Haziran sonu itibarı ile bütçe gerçekleşmelerine bakıldığında, trend açısından en iyi gösterge olan son 12 aylık bütçe açığının GSYH’ya oranının Maliye tanımlı verilerde % 4.3’e gerilediği, faiz dışı dengenin ise % 0.9 fazla verdiği (IMF tanımlı verilerde % 0.5 açık) izlenmektedir. Bu ise, bütçe dengesinde yılın kalan aylarında geçen yıla göre hiçbir iyileşme olmasa bile OVP’deki % 4.9’luk açık hedefinin belirgin olarak altında kalınacağına işaret ediyor. Benim tahminim, bütçeye ek harcama yükleri getirilmezse, bütçe açığının yılı GSYH’ya oranla % 3.7 düzeyinde kapaması yönündedir. Bir başka deyişle, hedefin tutturulması veya yukarıda bahsettiğimiz seviyelerin üzerine çıkılması gibi bir gelişme, ikinci yarıda bütçe performansında kötüleşme olduğuna işaret edecektir.

Elbette, yeni OVP açıklandığında yükseltilecek büyüme tahminleri (% 3.5’den % 5.5 veya 6’ya) nedeniyle 2010 yılı bütçe açığı hedefinin de azalma yönünde revize edilmesi beklenmelidir. Revizyonun ne ölçüde olacağı önemlidir ama daha önemlisi 2011 ve 2012 bütçe açığı tahminlerinin (% 4.0 ve % 3.2) bir değişime uğrayıp uğramayacağı olacaktır. Uzun dönem hedefleri bütçe açığı için % 1 ve büyüme için % 5 olan mali kural 2011 yılı bütçesine uygulansaydı, örneğin 2010 yılında bütçe açığı tahminim doğrultusunda % 3.7 kabul edilirse bu açığın 2011’de % 3.1’e 2012 ‘de ise % 2.8’e indirilmesini gerektirecekti. Dolayısı ile, mali kuralın olmaması durumunda bütçenin OVP’ye uygun hazırlanacağına ilişkin açıklamaların aslında ilk OVP’ye göre daha gevşek bir mali duruşun oluşumuna işaret etmekte olduğu anlaşılmaktadır.

Mali kuralın ertelenmesine ilişkin haberler sonrası kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmeleri, beklenebileceği gibi, kredi notu ile mali kural arasında doğrudan bir bağlantı olmadığı, ancak mali kuralın ertelenmesinin hükümetin kredibilitesine zarar verebileceği, mali politika gerçekleşmelerinin mali kurallardan daha önemli olduğu ve bu doğrultuda bütçe açığının ve borç/GSYH oranının izleyeceği yolun bundan sonraki kredi notu gelişmeleri için önemli etkenler olacağı şeklindeydi.

Sonuç olarak, Fed’in ekonomik toparlanmanın duraksaması durumunda alınabilecek önlemler arasında saydığı varlık portföyünü sabit tutma kararını alması, büyümeye yönelik algılamaları kötüleştirirken, dünya genelinde faizlerin daha uzun süre düşük kalması için uygun ortam oluşturdu. Faizler açısından olumlu bu havayı mali kuralın ertelenmesi haberinin bozma potansiyeli bulunurken, Merkez Bankası’nın mali kuralın önemine yönelik açıklamalarına karşılık bir para politikası tepkisi verme ihtimali düşük görünmektedir. Banka, bir süre daha bütçe uygulamasını izlemeyi tercih edecektir. Keza kredi derecelendirme kuruluşları da benzer bir yaklaşım içinde görünmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder