Geride bıraktığımız haftanın en önemli gelişmeleri, dışarıda ABD Merkez Bankası Fed’in parasal duruşunda gevşeme anlamına gelen varlık portföyüne yönelik aldığı kararlar, içeride ise mali kuralın 2011 yılı bütçesine uygulanmayacağı ve belirlenen parametrelerin de değiştirilebileceği yönündeki haberlerdi.
Değerlendirmeye ilkinden başlarsam, Fed’in likidite destekleri kapsamında kriz sırasında aldığı 1.25 trln dolar tutarındaki mortgage’a dayalı menkul kıymet (MBS) ve 175 mlr dolarlık diğer varlıklarla oluşturduğu portföy için yapılacak anapara ödemelerinin uzun vadeli ABD Hazine tahvili alımına yönlendirileceğini, böylece portföyün büyüklüğünün sabit tutulacağını açıkladı. Fed’in daha önce çıkış stratejisi kapsamında varlık portföyünü zaman içinde azaltma kararı aldığı dikkate alındığında, bu yeni karar daha gevşek bir parasal duruşa işaret ediyordu. Hatırlanacağı gibi Fed Başkanı Bernanke Temmuz ayındaki bir konuşmasında, ekonomik toparlanmanın duraksaması durumunda, alınabilecek önlemleri şu şekilde sıralamıştı; faizlerin "uzun bir süre" düşük seviyelerde seyredeceğine yönelik ifadenin güçlendirilmesi, bankalara Fed'de tuttukları rezerv fazlaları için ödenen faizin düşürülmesi ve normalde zaman içinde küçültülmesi planlanan varlık portföyünün artırılması veya sabit tutulması. Dolayısı ile, bahsedilen önlemlerden birinin alınması Fed’in ekonomik toparlamanın duraksadığı değerlendirmesi içinde olduğunu düşündürdü. Zaten FOMC metninde büyüme görünümüne ilişkin değerlendirmeler de önceki toplantılara göre daha olumsuzdu. Duruş değişikliğinin esas tetikleyicisinin ise tarım dışı istihdam görünümü ve işsizlik oranı olduğunu düşünüyorum. İki yıl boyunca toplam 8.3 mn kişinin işini kaybetmesi ve işsizlik oranının % 10.1 ile zirveye çıkmasından sonra gözlenen istihdam artışı ve işsizlik oranındaki düşüşün hız kestiği son aylarda izlenmekteydi. Karar sonrası ABD 10 yıllık tahvilleri % 2.7 ile yılın en düşük seviyesine (tarihi düşük değeri % 2.0) inerken, vadeli işlemlerde Fed faizine yönelik kontratlar faiz artırım beklentisinin 2012 yılına doğru ötelenmekte olduğunu yansıtıyordu. Bu görünüm, dünya genelinde faizlerin beklenenden çok daha uzun süre düşük kalması için önemli bir gösterge olabilir.
Faizlerin düşük seyretmesi için dışarıdan böyle bir destek varken, içeriden gelen mali kuralın 2011 yılı bütçesinde uygulanmayacağı haberi bu etkiyi bertaraf etme riskini yanında getiriyordu. Merkez Bankası, maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip ettiğini ve bütçe gelirlerinin tahmin edilenin belirgin olarak üzerinde gerçekleşmesi ile ortaya çıkan bu mali alanın harcama artışına dönüşmeyip ağırlıklı olarak kamu borcunun azaltılmasında kullanılması gerektiğini belirtmiş, başta mali kuralın yasalaşması ve uygulanmaya başlaması olmak üzere mali disiplinin kurumsal ve yapısal iyileştirmeler yoluyla sağlanmasının tahmin ufku boyunca politika faizinin tek hanede kalmasını mümkün kılacağını vurgulamıştı. Mali kural ile ilgili değerlendirmeme ve TCMB’nin bu gelişmeye olası tepkisine takip eden yazımda değineceğim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder