1 Aralık 2009 Salı

Dubai'yi bırak, kendi derdine bak...

Son dönemde genellikle borçlanma piyasasından gelen olumsuz haberler, ikinci dünya savaşı sonrasında yaşanan en derin krizden çıkışta yeni bir aşamaya geçtiğimizi gösteriyor aslında. Şansımıza bizler bayram tatilindeyken gerçekleşen Dubai'nin borç geri ödemede yaşadığı büyük sorunlar bunu bir kere daha hatırlattı. Dubai bir ilk de değil, son aylarda önce Ukrayna'da bir şirketin ödeme güçlüğü yaşaması, sonrasında Yunanistan'ın hızla artan bütçe açığı ve borç stokunun bu ülkeye borç verenlerde yarattığı endişeler özellikle kredi riskinin fiyatlandığı piyasalarda önemli hareketlere yol açtı.

Genele yayılmadı ama söz konusu ülke risk primlerinin ve CDS primlerinin yükseliş yönünde hareket ettiğini izledik. Böylesi bir fiyatlamanın arka planı ise, krizde kamunun oynadığı ve kapitalizmin dahi sorgulanmasını getiren büyük roldü. Zira, derin resesyondan çıkabilmek için dünya üzerindeki tüm ülkeler hızla daralan özel tüketim ve yatırım harcamalarını telafi edebilmek için bütçe imkanlarını seferber ettiler ve artan kamu harcamalarını finanse etmek amacıyla da borçlanmalarını artırmak zorunda kaldılar. Böyle bir tablo, başta gelişmiş ülkelerde olmak üzere dünya genelinde kamu borcunun milli gelire oranla hızlı yükseliş eğilimine geçmesine yol açtı.

Peki sonucun böyle olacağı açıkken ekonomilere kamudan böyle bir destek verilmemeli miydi?... Özel sektör kendi haline mi bırakılmalıydı?... Elbette hayır. Ancak, böyle bir sürece zaten zayıf bir kamu maliyesi ve olumsuz borçlanma dinamikleriyle girerseniz, piyasalar size fazla bir manevra alanı bırakmaz. Krizin en derin aşamasında, her ülke tam bir küresel koordinasyon içinde hareket ederken, kalabalıkta dikkat çekmezsiniz ama bu aşama geçince ayrışma başlar ve genel formüller ve çözümler her duruma uymamaya başlar. Her koyunun kendi bacağından asıldığı bu aşamada, attığınız her adımı ölçerek ve biçerek son derece dikkatli atmak zorundasınızdır. Yoksa tüm projektörler bir anda üzerinize döner ve spekülasyonun açık hedeflerinden bir olursunuz. İşte bu nedenlerden, Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi küresel koordinatörler tüm ülkelere genişlemeci maliye ve para politikalarından çıkış planlarını hazır tutmalarını, uygulama zamanlamasını ise kalıcı toparlanmaya bağlamalarını ısrarla önermektedir.

Bu temel tespitleri yaptıktan sonra, uzun bir tatilin ardından bugün açılacak piyasalarımızda Dubai etkisinin ne şekilde görüleceği konusuna gelmek istiyorum. Baştan söyleyeyim, önemli bir olumsuzluk beklemiyorum. Tatil olmasaydı da yaşanacak dalgalanmalar kalıcı olmazdı diye düşünüyorum. Dubai özel konumu, sıkıntının tek bir sektörden kaynaklanması, problemin boyutunun göreceli küçüklüğü gibi nedenlerle global bir salgın yaratacak güçte değil bence. Bizim kendi sıkıntılarımız bize yeter. Bakın tüketici ve reel kesim güvenine irtifa kaybını sürdürüyorlar. Ekonomik aktivitede toparlanma çok yavaş gerçekleşiyor, işsizlikte sınırlı iyileşme bile kesintiye uğradı. Biz önce kendi sorunlarımızı çözmeye bakalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder