n Ağustos
ayında TÜFE %0.40 artış ile %0.11 artış yönündeki konsensüs beklentinin ve %0.20
düzeyindeki artış beklentimizin üzerinde gerçekleşti. Geçen
yıl Ağustos’ta %0.09 artış olurken, 2003 yılı bazlı endeksin Ağustos ayları
tarihsel ortalaması ise %0.20 artışa işaret ediyordu. Enflasyonun geçen yıla
göre yüksek gelmesinde, özellikle işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yükseliş
etkili olurken, kurlara hassas olan gruplardaki artışlar da görünümü
kötüleştirdi. Böylece, yıllık TÜFE de önceki ayki %6.81 seviyesinden %7.14’e yükselmiş
oldu. TCMB yazılı veya sözel iletişiminde bu ayın enflasyonuna ilişkin önden
bir sinyal vermemişti.
n İşlenmemiş
gıda fiyatları yıllık bazda yükselişe geçerken, işlenmiş gıda fiyatları ise
ılımlı gerilemesini sürdürdü. Hesaplamalarımıza göre geçen yıl
Ağustos ayında işlenmemiş gıda fiyatları aylık %0.70 artarken bu yıl ise %1.90
artış gösterdi. Dolayısı ile, yıllık bazda işlenmemiş gıda yıllık enflasyonu 1.2
puan artışla %10.80 seviyesine yükselmiş olurken, işlenmiş gıda fiyatları
yıllık artışı ise %8.65’e inerek gerileme eğilimini sürdürdü. Böylece, gıda
fiyatlarının yıllık artış hızı %9.7 seviyesine yükselirken, son Enflasyon
Raporu’nda aşağı yönlü güncellenen gıda fiyatı varsayımının (%8.0) üzerindeki
seyrini korudu. Endeks tarihindeki ortalama yıllık artışı %9.2 olan gıda
fiyatlarının 2015 yılındaki seyri, Temmuz ayı Enflasyon Raporu’nda açıklanan
TCMB enflasyon yılsonu tahmini (%6.9) açısından
kritik önem taşımaya devam edecektir.
n Eylül’den
itibaren baz etkisi yıllık TÜFE’nin aleyhinde seyretmeye başlarken, TL’deki
ilave değer kaybı yukarı yönlü baskıyı artırıyor. Ağustos
ayında önceki aya göre 0.33 puan artışla %7.14’e çıkan yıllık TÜFE, son
Enflasyon Raporu’nda yer alan yılsonu TCMB yeni tahmininin (%6.9) yine üzerine
çıkarken, enflasyon hedefi (%5) etrafındaki belirsizlik aralığının (+/-2 puan)
da dışına çıkmış oldu. Önümüzdeki dönem seyri açısından ise, son dönemde TL’de
gözlenen istikrarsız görünümle birlikte Ocak ortasından beri kur sepeti bazında
%24 civarı değer kaybı olması, döviz kurunun bu yıl da tüketici fiyatlarına
olumsuz etkide bulunmasına yol açmaktadır. Ancak, petrol fiyatlarının son Enflasyon Raporu (2015: $59) ve bizim
varsayımlarımızın (2015: $60) belirgin altında seyretmesi bu kanaldan gelecek risklerin
aşağı yönlü olduğunu göstermektedir. Buna karşılık, Mayıs ve Haziran’da
işlenmemiş gıda fiyatlarında gözlenen düzeltme her ne kadar Temmuz-Ağustos
döneminde ara vermiş görünse de, ilerleyen dönemde uzun dönem ortalamalarına
doğru bir yakınsama olması durumunu da getirirse, endeksteki ağırlığı (%24.3)
nedeniyle olumlu etkide bulunmaya devam edebilir. Dolayısı ile, manşet
enflasyonun, yıl sonuna kadar olan dönemde baz etkilerinin aleyhe dönmesi nedeni
ile, 2014 yılı gerçekleşmelerinin uzun dönem ortalamalarının çok altında olduğu
Eylül ayından itibaren yükseliş eğilimini hızlandırarak yılı daha yüksek bir
seviyede kapatacağını düşünmekteyiz. Dolayısı ile, yılsonu TÜFE tahminimiz olan
%8.0 üzerinde risklerin yukarı yönde olduğunu düşünmekteyiz.
n Temel eğilim açısından izlenen göstergelerden; çekirdek
enflasyon (I endeksi) yıllık bazda 0.3 puanlık artışla %7.66’ya çıkarken,
hizmet fiyatlarının yıllık artışının yine yükseliş eğilimine döndüğünü
hesaplamaktayız. I endeksi açısından önceki yıl gerçekleşmelerinin uzun dönem
ortalamalarının altında olduğu Eylül-Aralık dönemine girmemiz ve TL’deki ilave
değer kaybı nedenleriyle yükseliş eğiliminin devam etmesini bekliyoruz. Öte
yandan, Başkan Erdem Başçı’nın daha önce faiz kararları için yakından takip
edeceklerini söylediği çekirdek enflasyon trendinde de (I endeksinin
mevsim-takvim etkisinden arındırılmış değişiminin son üç aylık ortalamasının
yıllıklandırılmış hali) olumlu sayılabilecek bir gelişme gözlemekteyiz.
Hesaplamalarımıza göre söz konusu trend göstergesi Ağustos itibarı ile %8.7’dan
%7.9’ya azalış göstermiş bulunuyor. Öte yandan, hizmet enflasyonu ise
hesaplamalarımıza göre Ağustos ayında yıllık bazda 0.27 puan azalışla %8.70
seviyesine çıkmış bulunmakta. Ayrıca, daha önce
vurguladığımız gibi, asgari ücrette gerçekleşen %12.3 oranında ve son olarak
kamu çalışanlarına sağlanan enflasyon hedefinin çok üzerindeki artışların
özellikle bu fiyat grubunda riskleri yukarı yönde tuttuğunu düşünmeye devam
ediyoruz.
n Enflasyonun seyrinden bağımsız olarak, para politikası
çerçevesinin önemli değişimlerin eşiğinde olduğunu görüyoruz, ancak TL’nin
durumuna henüz belirgin bir yarar getireceğini sanmıyoruz. Son PPK’da parasal duruşun bir miktar sıkılaştırılması gereğine
işaret eden ve bu aşamada daha sıkı likidite politikası uygulama kararı alan
TCMB, gelişmelerin yakından izlenerek bir sonraki toplantıda durumun tekrar
gözden geçirilmesi gereğine de işaret etmiştir. Toplantı ardından yayınlanan
yol haritasında ise; mevcut küresel ve yurt içi koşullar altında, uygulanacak
olan politikaların Türk lirasında sıkı, döviz likiditesinde dengeleyici,
finansal istikrar açısından ise destekleyici olması gerektiği belirtilmiştir.
Ayrıca, küresel para politikalarının normalleşme sürecinde faiz koridorunun
kademeli olarak daraltılarak para politikası çerçevesinin sadeleştirilebileceği,
ve süreç tamamlandığında ise para politikası duruşunu, yeniden politika faizi
niteliğini kazanacak olan bir hafta vadeli repo faizi oranının belirleyeceği
belirtilmiştir. Daha önce de vurguladığımız gibi, ortodoks politikalara dönüş
sinyalinin özellikle mevcut çerçeveyi karmaşık bulan ve çoklu faiz uygulamasını
eleştiren yabancı yatırımcılar nezdinde olumlu karşılanacağını düşünüyoruz.
Gerçekten de, TCMB’nin yukarıda çizdiği yeni çerçeve, kademeli olarak klasik
bir para politikası uygulamasına dönüleceğini, mevcut ortalama fonlama maliyetinin
biraz üzerinde büyük olasılıkla %9.5 civarında yani daha yüksek bir gösterge
faizi (mevcut %7.5’e göre) ve alt bant tarafından daraltılmış daha dar bir faiz
koridoru (mevcut koridor %7.25 - %10.75) ile karşılaşacağımıza işaret
etmektedir. Tek faiz uygulamasına geçilince de, TCMB’nin tüm fonlamayı bu
orandan yapması ve kısa vadeli para piyasasında faizleri bu orana yakın
oluşturması beklenmelidir. Gösterge politika faizinin yukarıda bahsettiğimiz
aralıkta oluşması durumunda, her ne kadar mevcut duruma göre daha sıkı
algılanma ihtimali olsa da, fiiliyatta gecelik faizler bugüne göre gerilemiş
olacaktır. Bu ise TL’nin yabancı paralar karşısındaki değeri açısından ilave
destekleyici bir gelişme sayılamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder