n
TCMB bugün gerçekleştirdiği Kasım ayı Para
Politikası Kurulu toplantısında, tüm faiz oranlarını sabit tutarken,
makro-ihtiyati araçlarda da herhangi bir bir değişiklik yapmadı.
Toplantıda bir hafta vadeli repo faizi %8,25, borçlanma faiz oranı %7.50, borç
verme faiz oranı %11.25 ve piyasa yapıcılarına uygulanan oran %10.75
seviyesinde sabit tutuldu. Makro ihtiyati araçlarda ise bir değişiklik
yapılmaması ile zorunlu karşılık oranları ve ROK katsayıları ise aynen korunmuş
oldu. Karar öncesi gerçekleştirilen ekonomistler arası anketlerde
katılımcıların neredeyse tamamı politika faizi ve faiz koridoru
parametrelerinde bir değişim beklemezken, buna karşılık piyasalardaki fiyatlama
politika faizinde indirim beklentisi olduğuna işaret ediyordu.
n Para
politikasında sıkı duruşun süreceği mesajı getiri eğrisinin yataylığı üzerinden
verilmeye devam edildi. Kurul,
enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer
unsurların yakından izleneceği ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme
sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para
politikasındaki sıkı duruş sürdürüleceği mesajını tekrarladı. Bilindiği gibi,
TCMB iletişiminde getiri eğrisinin yatay olduğunu göstermek için 5 yıl vadeli
tahvil faizleriyle TCMB ortalama fonlama maliyeti arasındaki faiz farkını takip
ediyor ve bu farkın sıfıra yakın tutulmasının para politikasında sıkı duruşun
korunduğuna işaret ettiğini belirtiyor. Toplantı öncesinde 5 yıl vadeli tahvil
faizi %8.20 seviyesiyle ortalama fonlama maliyeti olan %8.26 ile benzer düzeyde
bulunurken, fonlamanın ana kaynağı olan 1 hafta vadeli repo faizinde bir
değişime gidilmesine şimdilik gerek olmadığını gösteriyordu. Bu resimde kısa
vadede bir değişiklik olmaması durumunda, yani 5 yıl vadeli faizi %8.25’in
belirgin altına inmedikçe, piyasalar açısından likidite politikası duruşu daha
önemli olmaya devam edeceğe benzemektedir. Ancak 5 yıl vadeli tahvil faizinin
son işlemlerde %8.17’ye kadar gerilediği de unutulmamalı ve yakından takip
edilmeye devam edilmelidir.
n Faiz
indirimlerine verilen ara dört aya çıkarken, faiz indirim sürecine geri dönülüp
dönülmeyeceği konusu ise belirsizliğini koruyor. Faizlerin
yine sabit tutulması sonrası önümüzdeki dönem faiz kararlarına ilişkin net bir
sinyal verilmezken, TCMB’nin mevcut para politikası duruşu altında
enflasyonun 2015 yılında düşüş sergileyeceğini vurgulaması faiz indirimi
olsa bile oldukça sınırlı olabileceğini düşündürmüştür. Bu bağlamda, bir
sonraki toplantıya (24 Aralık) kadar Başkan Başçı’nın verebileceği mesajların
önemli olacağını düşünüyoruz. En son beklenti anketinde, politika faizinin
seviyesine ilişkin medyan beklenti olarak en azından önümüzdeki altı ay için
%8.25 seviyesinin altına inilmeyeceğine işaret ederken, faiz beklentilerinin
ölçülebildiği diğer piyasalardaki (vadeli döviz kurları, swap, tahvil ikinci
piyasa) fiyatlama önümüzdeki üç ay içinde %7.75 seviyesinin görülebileceğini
yani 50 baz puan indirim beklentisini ima etmekteydi. Karar sonrası, söz konusu
piyasalardaki fiyatlamanın fazla değişmediğini gözlemekteyiz. Faizlerin
yerleşebileceği nokta açısından diğer bir ölçüt ise, beklenen enflasyona göre
hesaplanan reel faiz seviyeleri olabilir. Hatırlanacağı gibi, en son Beklenti
Anketinde yılsonu TÜFE tahmini %9.22’de, gelecek 12 ay ve 24 ay TÜFE beklentisi
de sırası ile %7.50 ve %6.87 düzeylerinde oluşmuş, TCMB’ye sınırlı bir manevra
alanı bırakmaya devam etmişti.
n
Kurulun temel ekonomik büyüklüklere
ilişkin değerlendirmelerinde ufak değişiklikler vardı, gelecek yıl enflasyonuna
ilişkin olumlu beklenti ise daha güvenli bir şekilde aktarılmakta. Sıkı
para politikası duruşunun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi
büyüme hızları makul düzeylerde devam etmektedir cümlesi tekrarlanırken,
küresel talep zayıflarken iç talebin büyümeye daha fazla katkı vermeye
başladığı belirtildi. Öte yandan, enflasyona ilişkin olarak Kurul, yılın başında
alınan makroihtiyati önlemlerin ve para politikasındaki sıkı duruşun çekirdek
enflasyon eğilimi üzerindeki olumlu etkileri gözlendiği ve gıda fiyatlarındaki
yüksek seyrin enflasyon görünümündeki iyileşmeyi geciktirdiği cümlelerini
tekrarlarken, başta petrol fiyatları olmak üzere düşen emtia fiyatlarının
önümüzdeki yıl için enflasyonda öngörülen düşüş sürecini destekleyeceğini ve
enflasyonun 2015 yılında Enflasyon Raporu’nda belirtilen görünümle uyumlu bir
düşüş sergileyeceği vurgulandı. Enflasyon Raporu’nda bu yılı %8.9 tamamlaması
öngörülen enflasyonun 2015 sonunda %6.1’e ineceği beklentisi aktarılmıştı.
n
Likidite politikası etkin kullanılmaya
devam edilebilir, daha fazla gevşeme için ise TL’nin seyri belirleyici
olacaktır. Politika faizi ve diğer tüm faizlerin korunduğu 23 Ekim tarihli
PPK toplantısının sonrasında TL değer kaybı baskısının devamı ile likidite
politikası göreli sıkı kalmaya devam etmiş ve gecelik faizlerin faiz koridoru
üst sınırına yakın oluşması (dönem ortalaması %10.11) sağlanmıştı. Öte yandan,
bankaların fonlama ihtiyacının tamamının haftalık repo ihaleleriyle
karşılanmayarak piyasa yapıcısı ve borç verme imkanlarını kullanmaya zorlanması
ile de ortalama fonlama maliyetinin (dönem ortalaması %8.30) politika faizinin
biraz üzerinde oluşması da sağlanmıştı. Öte yandan, Başkan Başçı, Enflasyon
Raporu sunumunda şartların uygun olması durumunda önce likidite politikasında
gevşemeye gidilerek buradaki faizlerin politika faizine yaklaşması sağlanacak
demişti. Bu durumun ise ancak PPK’ya iki gün kala %8.60 seviyesine gerileme ile
gerçekleşir gibi olduğu, ancak bugün ise faizlerin yine göreli yüksek kaldığı
gözlendi. Likidite politikasının esnek bir şekilde kullanımının özellikle
sermaye çıkışı olan dönemlerde TL için önemli bir savunma görevi gördüğü
bilinmektedir. Dolayısı ile, likidite politikasının önümüzdeki dönem
görünümü yine büyük ölçüde TL’nin performansına bağlı olacak, ABD Doları’na
karşı 2.20 (sepete karşı 2.50) seviyelerinin altına inilmesi durumunda likidite
duruşunun bir kademe daha gevşetilmesi de söz konusu olabilecektir.
n
TL’nin görünümü dikkate alınca döviz ihale
miktarının azalması olasılığının yükseldiğini düşünüyoruz. Kısa
vadede TL’nin seyri açısından ise, yukarıda belirttiğimiz gibi likidite
politikası duruşunun nasıl şekilleneceği ve günlük döviz satım ihalelerine
Aralık ayındaki PPK’ya kadar hangi miktarlarla devam edileceği de önemli
olacaktır. Günlük ihale miktarlarında (40mn dolar) değişiklik olması durumunda
ise kararın indirim yönünde olmasını bekleriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder