n TCMB bugün gerçekleştirdiği Ekim ayı Para Politikası Kurulu
toplantısında, beklendiği gibi faiz oranlarını değiştirmedi. Toplantıda bir hafta
vadeli repo faizi %7.50, borçlanma faiz oranı %7.25, borç verme faiz oranı
%10.75 ve piyasa yapıcılarına uygulanan oran %10.25 seviyesinde sabit
bırakıldı. Karar öncesi gerçekleştirilen anketler ekonomistlerin tamamının
politika faizi ve faiz koridoru parametrelerinde değişiklik beklemediğini
yansıtırken, TCMB Beklenti Anketi’nde de cari ay politika faizine ilişkin medyan
beklenti %7.50 ile benzer bir görünüme işaret ediyordu. Buna karşılık, önümüzdeki
dönemde (6 ay içinde) 100 baz puana kadar varan artırımlar olabileceği
beklentisi de ankete yansıtılmıştı.
n Para politikasında temkinli duruştan sıkı duruşa geçildi, getiri
eğrisinin yataya yakın tutulması retoriği kullanılmadı. Kurul, para
politikası duruşu için aylardır kullandığı, “enflasyon beklentileri, fiyatlama
davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurların yakından izleneceği ve
enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini
yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki temkinli duruşun
sürdürüleceği” mesajını büyük ölçüde değiştirdi. Getiri eğrisine referans
verilmezken, para politikası duruşundan “sıkı duruş” olarak bahsedildi.
Bilindiği gibi, TCMB iletişiminde getiri eğrisinin yatay olduğunu göstermek
için 5 yıl vadeli tahvil faizleriyle kısa vadeli faizler arasındaki faiz
farkını takip ediyor ve bu farkın sıfıra yakın tutulmasının (yataylık) para
politikasında temkinli duruşun korunduğuna işaret ettiğini belirtiyor. Toplantı
öncesinde 5 yıl vadeli tahvil faizi %10.20 seviyesiyle
ortalama fonlama maliyeti (%8.80) ve fonlamanın ana kaynağı olan 1 hafta vadeli
repo faizinin (%7.50) çok üzerinde seyrederken, 3 ay vadeli faiz (%10.19) seviyesine
yakın seyrediyordu. Bu ise zaten ters getiri eğrisine yani para politikasının
sıkı duruşuna işaret ediyor.
n Önümüzdeki dönemde para politikası
kararlarının enflasyon görünümündeki iyileşmenin hızına bağlı olarak
yürütüleceği tekrar vurgulandı. TCMB, önceki toplantıda para politikasına
ilişkin kullandığı cümleleri aynen tekrarlamıştır. Kurul,
esas olarak, “döviz kuru hareketlerinin
çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmeyi geciktirdiğini, bu doğrultuda yurtiçi
ve küresel piyasalardaki belirsizliklerin enflasyon beklentileri üzerindeki
etkileri ile enerji ve gıda fiyatlarındaki oynaklıkları dikkate alarak, gerekli
görülen süre boyunca likidite politikasındaki sıkı duruşun korunmasına karar
verildiğini” tekrar vurgulamıştır. TCMB, Temmuz ayı sonunda
açıkladığı Enflasyon Raporu’nda yılsonu enflasyon tahminini, kur ve petrol
fiyat varsayımlarındaki değişiklikler nedeniyle, %6.9 olarak güncellemişti. Petrol
fiyatı 2015 için $59, 2016 için ise 63$ varsayılmış, gıda fiyatları yıllık artışı
ise %8’e indirilmişti. Gelecek hafta bugün (28 Ekim) ise yeni Enflasyon Raporu
yayınlanacak ve enflasyon tahmininin belirgin olarak yukarı yönlü güncellenme
ihtimali bulunmakta. Ancak, böyle olsa bile TCMB’nin yılsonu tahminlerinin
halen, hem bizim hem de piyasa beklentisinin altında kalacağını düşünmekteyiz. Yeni
OVP’de yılsonu TÜFE tahmini %7.6’ya yükseltilmiş, en son Beklenti Anketinde ise
yılsonu TÜFE tahmini %8.25 olurken, gelecek 12 ay (%7.34) ve 24 ay (%6.88) TÜFE
beklentileri hem tarihsel olarak yüksek seviyelerde kalmış hem de TCMB’nin
hedef ve tahminlerinden uzak kalmaya devam etmiştir.
n Kurulun temel ekonomik büyüklüklere ilişkin değerlendirmelerinde
hiç bir değişiklik yoktu. Sıkı
para politikası duruşunun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi
büyüme hızları makul düzeylerde devam etmekte olduğu, yılın ilk yarısında dış
talebin zayıf seyrini koruduğu ve iç talebin büyümeye ılımlı düzeyde katkı
verdiği, ancak önümüzdeki dönemde büyüme kompozisyonunun kademeli olarak net
ihracat lehine değişmesinin beklendiği, cümleleri aynen tekrarlandı.
n TCMB, “küresel para politikalarının
normalleşme sürecinde yol haritası” konusuna bu toplantı notunda değinmedi, ama
bu durum para politikası çerçevesinin sadeleştirilmesi konusunun rafa
kaldırıldığı anlamına gelmiyor. Hatırlanacağı gibi,
Ağustos PPK toplantısından sonra açıklanan Yol Haritası’nda, küresel para
politikalarının normalleşmeye başlaması öncesinde alınması planlanan önlemlerden
bahsedilirken, normalleşme sürecinde ise, “Faiz koridoru bir hafta vadeli repo
ihale faiz oranı etrafında daha simetrik bir hale getirilecek ve
daraltılacaktır.“ ifadesi yer almıştı. Eylül ayı PPK özetlerinde ise; yol
haritasında kamuoyuyla paylaşılan tedbir paketinin son bir ay içinde büyük
ölçüde uygulanmaya başlandığı belirtilmişti. Bu doğrultuda, döviz likiditesini,
çekirdek yükümlülükleri ve uzun vadeli borçlanmayı destekleyici yönde
adımlardan ve likidite politikasının operasyonel çerçevesinin
sadeleştirildiğinden bahsedilmişti. Bahis konusu tedbirler normalleşme öncesi
atılacak adımları içerirken, normalleşme sürecinde para politikası çerçevesinin
geçireceği değişim ise FED faiz kararına endekslenmiş olmaktaydı. Ancak, son
verilerle ABD faiz artışına yönelik beklentiler ötelenmiş olduğundan TCMB’nin
de harekete geçmeden bekleme eğiliminde olacağını düşünmekteyiz. Daha önce de
vurguladığımız gibi, sadeleştirmenin, esas olarak, mevcut faiz koridoru
kapsamında çoklu faiz uygulamasından yeniden tek faizin ağırlık kazanacağı
konvansiyonel para politikası uygulamasına dönüş anlamına geleceğini
düşünüyoruz. Burada varılacak nihai
nokta, 1 hafta vadeli repo faizini piyasa açısından tek gösterge haline
getirmek ve tüm fonlamayı bu kanaldan sağlamak olacaktır. Varılacak faiz
seviyesi ise - TCMB’nin bu değişikliklerin “bir sıkılaşma veya genişleme
getirmeyeceği” mesajına istinaden - bankalar açısından bugünkü duruma göre
“nötr” olacak bir seviye olmalıdır. Dolayısı ile, kademeli geçiş senaryosunda
TCMB bir yandan küçük adımlarla haftalık repo faizini yükseltirken benzer
oranlarla faiz koridorunu alt banttan daraltmaya yönelecektir. Tüm fonlama
araçları dikkate alınarak hesaplanan efektif fonlama oranının %9.5 seviyesinde
olduğu düşünüldüğünde, nihai olarak, politika faiz oranının %9.0-9.5 aralığında
ve O/N borçlanma faiz oranının 8.0-8.50% aralığında olabileceğini, koridor üst
sınırının ise değişmeyeceğini tahmin etmekteyiz.
n TCMB, TL’deki kısmi rahatlamaya ragmen sıkı
likidite politikası duruşunu koruyacaktır. TCMB’nin, uzun
süreden beri, bankaların fonlama ihtiyacının tamamını haftalık repo
ihaleleriyle karşılamayarak piyasa yapıcısı ve borç verme imkanlarını
kullanmaya zorlaması ile fonlama maliyetinin (geçen toplantıdan bu yana
ortalaması %8.87) politika faizinin 137 baz puan üzerinde oluşması, ve gecelik
faizlerin faiz koridoru üst sınırına yapışık oluşması (son olarak %10.75)
sağlanmaktadır. Her ne kadar, son dönemde küresel risk
iştahına bağlı olarak TL’de bir rahatlama gözlense de, TCMB’nin sıkı likidite
politikası duruşunu korumasını beklemekteyiz. Genel olarak ise, likidite politikasının
esnek bir şekilde kullanımının özellikle sermaye çıkışı olan dönemlerde TL için
önemli bir ilk savunma hattı görevi gördüğünü, yine de TL’nin küresel risk
iştahındaki oynaklıklara maruz kalmasına tam olarak engel olunamadığını
düşünmekteyiz. Ayrıca, TCMB’nin mevcut mekanizma ile getirebileceği
sıkılaşma sınırlı kalmaya devam etmektedir. Zira faiz koridorunun üst
sınırını artırmadıkça gecelik faizi mevcut seviyesinin üzerine çıkarma imkanı
yoktur, buna karşılık haftalık repo fonlamasını azaltmaya devam ederek ortalama
fonlama maliyetini daha yüksek seviyelere (haftalıktan hiç fonlama yapmazsa en
fazla %10.75’e) çekme imkanı bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder