n Ağustos
ayında sanayi üretimi (arındırılmamış) yıllık bazda %8.5 artışla beklentilerin çok
üzerinde bir değişim gösterdi. Genel piyasa medyan
beklentisi %2.3 artışa işaret ederken, bizim beklentimiz ise %2.2 artış
yönündeydi. Yıllık artış hesaplamasını anketlerle sağlıklı karşılaştırma için
daha fazla sayıda katılımcının tahmin gönderdiği mevsim ve takvim etkisinden arındırılmamış
ham veri üzerinden yapmaktayız. Hatırlanacağı gibi, Ağustos ayında imalatçı
sektörlerin ana girdisi olan “enerji ve altın hariç ara malı ithalatının” geçen
yılın aynı ayına göre %17.5 gibi sert bir oranda daralması, aynı ayın sanayi
üretimi açısından beklentilerimizi aşağı çeken bir gelişme olmuştu,
gerçekleşmenin bu beklentiyi doğrulamadığı görülüyor. Ancak, bu sonuç üretimde
bir hızlanmadan çok Temmuz ayındaki aşırı zayıflığın bir telafisi gibi duruyor,
aylık dalgalanmaların yüksek olduğu bu tip dönemlerde iki aya birlikte bakarak
değerlendirmek daha sağlıklı görünüyor. Böyle bakıldığında, üçüncü çeyreğin ilk
iki ayındaki yıllık üretim artışının %5.0 ile daha ılımlı düzeyde olduğu
görülmekte.
n TÜİK’in
açıkladığı şekliyle, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksinde
yıllık bazda değişim ise %7.2 ile daha düşük oldu.
Böylece, aylık endekslerdeki oynaklık nedeniyle trend açısından daha net
görüntü verdiğini düşündüğümüz, takvim etkisinden arındırılmış endeksin üç
aylık hareketli ortalamasının yıllık değişimi, önceki aya göre sert artışla %4.1
seviyesine yükseldi. Daha önce, çalışma günü farklılıkları nedeniyle arındırılmış
ve arındırılmamış veriler arasındaki belli aylarda önemli farklar
oluşabildiğini ve Mayıs’tan itibaren farkın belirginleşeceğini söylemiştik. Ağustos
bu farkın sınırlı olduğu aylardan biriyken Eylül ise çalışma günü sayısının
geçen yıla gore çok düşük olması nedeniyle bu farkın belirgin olarak hissedileceği
bir ay olacak. Bu sonuçlardan sonra ise, yeni yılın ilk çeyreğinde %1.3 oranına
yavaşlayan, ikinci çeyrekte ise %3.7 düzeyine hızlanan üretim artış hızının,
üçüncü çeyrek ilk iki ayı sonunda %5 civarında seyrettiği söylenebilmektedir.
n Sanayi
üretiminin ana eğilimi açısından izlediğimiz diğer gösterge, mevsimsellikten ve
takvim etkisinden arındırılmış endeks ise, bir önceki aya göre %2.9 artış ile
yeni tarihi zirvesini gördü. Söz konusu göstergenin aydan aya
büyük oynaklık gösterdiğini hatırlatmak isteriz. Hatırlanacağı gibi, Mart
ayında sanayi üretimi tarihi zirvesine ulaştıktan sonra Nisan’da yatay kalmış,
Mayıs’ta %1.9 gerilemeden sonra Haziran’da %2.1 artış ile tarihi zirvesini
tekrar görmüş, Temmuz’da ise %1.5 oranında geri çekilme göstermişti. Ayrıca, bu
dalgalanmanın boyutu özellikle bayram gibi uzun tatillerin yıllık izin
dönemleriyle çakıştığı zamanlarda TÜİK’in kullandığı yöntemin arındırmayı
yeterince sağlıklı yapamamasından kaynaklı olarak daha da büyümektedir. Bu
nedenle, sanayi üretimi momentumunun gücü açısından ay bazında değerlendirmeden
çok çeyrekten çeyreğe değişimlere bakmak daha doğru olacaktır diye düşünüyoruz.
Sonuç olarak, sanayi üretimi yeni tarihi zirvesine yükselirken, çeyrekler
bazında bakıldığında ise; bu yılın ilk çeyreğinde önceki çeyreğe göre %1.1
artış göstermiş, ikinci çeyrekte de bunun üzerine %1.5 civarında artış
göstermişti. Üçüncü çeyrek ilk iki ayında ise %1 civarında artış ile devam
edilmektedir.
n Mevsim
ve takvim etkisinden arındırılmış ana sanayi gruplarında bir önceki aya göre en
yüksek artış %11.6 ile dayanıklı tüketim malı imalatında gerçekleşti. Diğer
alt gruplarda ise daha sınırlı artışlar yaşandı.
n Türkiye’de
sanayi üretimi ile milli gelir verileri arasındaki yakın ilişki dikkate
alındığında, bu görünüm bize üçüncü çeyrekte ikinci çeyrekten zayıf bir GSYH
artışı kaydedilebileceğini düşündürdü. 2014 yılında %2.9
oranında OVP tahminlerinin gerisinde kalan bir büyüme kaydedildikten sonra, 2015
yılının ilk çeyreğinde de beklentilerin üzerinde olsa da %2.3 ile sınırlı kalan
bir büyüme oranı kaydedilmişti. İkinci çeyrekte ise büyüme %3.8’e doğru
hızlanmış ve ilk yarıdaki büyüme hızını %3.1’e taşımıştı. Ağustos’taki sürpriz
artışa rağmen Eylül’de gerçekleşmenin işgünü eksikliği nedeniyle olumsuz
olacağını düşünmekteyiz. Bu bağlamda, üçüncü çeyrek görünümü açısından diğer
öncü göstergelere bakıldığında; Türkiye PMI endeksi mevsimsel düzeltilmiş Temmuz-Eylül
ortalaması (49.4) önceki çeyreğe göre (49.2) hafif yüksek oluşurken, MB Reel
Kesim Güven Endeksi (RKGE) Temmuz-Eylül ortalaması (101.6) ise önceki çeyreğe
göre (102.6) hafif azalmış, kapasite kullanımı %75.0 ile önceki çeyreğe (%74.7)
göre yükselmiş, tüketici güven endeksinde ise sert düşüşler gözlenmişti. İhracatın
(TİM verileri) ise aynı dönemde yıllık bazda %13 civarı daralması dış talep
açısından olumsuzluğa işaret ederken, otomotiv, konut ve beyaz eşya
satışlarındaki devam eden toparlanma iç talep açısından olumlu bir gelişme
olarak kaydedilmişti.
n Sonuç
olarak, büyüme için aşağı yönlü riskler ağır basmaya devam ederken, bu durumun
bu yıldan çok 2016 yılını olumsuz etkileyeceğini, 2015 yılı büyüme tahminimiz
olan %2.9 üzerinde risklerin ise sınırlı da olsa aşağı yönde devam ettiğini düşünmekteyiz.
Ekim 2014’de açıklanan OVP'de 2015 yılı tahmini %4.0 açıklanırken, son TCMB
beklenti anketinde ortalama büyüme beklentisi ise %2.9 düzeyine kadar
gerilemişti. Bu
yıl için iç talepte (özel tüketim ve yatırım) ılımlı bir toparlanma öngörümüzü gelişmeler
doğrulamaya devam etse de, son dönemde finansal koşullarda yaşanan sıkılaşmanın
da etkisiyle yılın ikinci yarısında kredi büyümesinin yavaşladığının görülmesi,
iç talep açısından olumsuzluğa işaret etmektedir. Ayrıca, ihracatın üçüncü
çeyrekte de yıllık bazda sert daralmaya devam etmesi, dış talep üzerindeki
risklerin aşağı yönlü kalmayı sürdürdüğünü göstermektedir. Buna karşılık, geçen
yıl büyümeyi aşağı çeken tarım sektörünün ilk çeyrekte %2.7 büyüme kaydettikten
sonra daha yüksek artışlar kaydedebileceğini düşünmekteyiz. Bu bağlamda, 2015
yılı büyüme tahminimiz (%2.9) üzerindeki risklerin hafif aşağı yönde kalmayı
sürdürdüğü söylenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder