Bu
toplantıda alınabilecek kararlara ilişkin beklentimizi ilerleyen satırlarda
aktaracağız ama öncelikle şunun altını çizmek isteriz ki; TCMB’nin “veriye-bağlı
para politikası” vurgusu nedeniyle belirsizliğin önceki döneme göre arttığını
ve alınacak kararların sürpriz yaratma potansiyelinin yüksek olacağını
düşünüyoruz. Zira, yorum öznel veri ise nesneldir ve piyasa oyuncuları ile TCMB
arasında yorumlama farkı her zamankinden fazla olabilir.
Ne
demek istediğimizi daha iyi anlatmak için, önce Bankanın Ocak ayı PPK
toplantısında ve daha sonra yayınlanan Enflasyon Raporu’nda verdiği temel
mesajları hatırlatalım. “Orta vadeli tahminler
oluşturulurken para politikasının veriye bağlı olarak şekillendiği bir çerçeve
oluşturulmuştur. Bu doğrultuda, kredi büyümesinin ve döviz kurlarının
istikrarlı seyrettiği, toplam talep artışının ise enflasyon üzerinde baskı
oluşturmayacak düzeylerde tutulduğu varsayılmıştır. Dolayısıyla, fiyat istikrarı
ve finansal istikrara dair açıklanan verilere bağlı olarak; kısa vadeli
faizler, likidite araçları ve makro ihtiyati tedbirlerin esnek ve koordineli
bir biçimde belirlendiği bir görünüm esas alınmıştır. Diğer bir ifadeyle, yakın
dönemde sermaye akımlarında gözlenen hızlanmanın oluşturduğu risklerin
dengelendiği bir çerçeve çizilmiştir.”
Bu
temel mesajların ışığı altında, son dönem veri gerçekleşmelerine ve özellikle
TCMB’nin ara değişken olarak yakından izlediği reel kur ve kredilerdeki güncel
gelişmelere bakıldığında, bu doğrultuda Ocak toplantısında bir sinyal
verilmemiş olsa da, “faiz kordiorunda ölçülü bir indirimin” kurul gündeminde
olabileceği ve ZK artışlarına devam edilebileceği beklentilerinin oluşması
normal görünmektedir.
Ancak
aynı verilere, makro resimle birlikte bakıldığında ve Başkan’ın Enflasyon
Raporu sonrası yaptığı açıklamalar da dikkate alındığında, bekle-gör dönemine
geçilebileceği sonucuna varılması da şaşırtıcı değildir. Hatırlanacağı gibi,
Başkan Başçı, şu ana kadar ZK’larda gerçekleşen artışların kredi artışını
kontrol altına almada yeterli olabileceğini söylemiş ve %15’lik hedefin çok
katı bir hedef olmadığını vurgulamıştı. Diğer taraftan, her ne kadar reel kur
endeksi Ocak’ta 120 seviyesini hafif geçerek 25 baz puanlık indirimin
geçerliliğini teyid etmiş olsa da, halen TCMB’nin tolearans aralığı (yıllık
%1.5-2.0 değerlenme) içindedir. Şubat ayının kalan döneminde kur sepeti 2.0650
seviyesinin üzerine çıkmadığı durumda kendi enflasyon tahminimizle reel kur
endeksinin 120 seviyesinde kalmaya devam edeceğini hesaplamaktayız.
Sonuç
olarak, şu aşamada, beklenenden yüksek gerçekleşen enflasyonun veya beklenenden
düşük seyreden büyümenin para politikası duruşunda bir değişiklik getirmesini
beklemiyoruz. Bu nedenle, TCMB’nin önünde üç seçenek olduğunu düşünüyoruz;
i) Ocak PPK
toplantısına benzer hareket etmek, yani faiz koridorunu ölçülü indirirken,
TL/YP ZK’larda sınırlı artışlara gitmek. ii) Faizler ve ZK’larda hiç bir
değişikliğe gitmemek ancak gerekli görülürse ileriki dönemde bu doğrultuda
adımlar atılabilir mesajı vermek. iii) Sadece ZK’larda sembolik artışa
gitmek.
Biz
ikinci seçeneğe diğerlerine göre hafif daha fazla ihtimal vermekteyiz. Ancak,
üçüncü seçeneğin de finansal istikrar açısından ihtiyatlı duruşu güçlendirecek
bir adım olacağını kabul etmekteyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder