TCMB bugün
gerçekleştirdiği Ocak ayı Para Politikası Kurulu toplantısında, beklendiği gibi
tüm faiz oranlarını sabit tuttu. Toplantıda bir hafta vadeli repo faizi %7.50,
borçlanma faiz oranı %7.25, borç verme faiz oranı %10.75 ve piyasa yapıcılarına
uygulanan oran %10.25 seviyesinde sabit bırakıldı. Karar öncesi
gerçekleştirilen anketler ekonomistlerin büyük çoğunluğu politika faizi ve faiz
koridorunun diğer parametrelerinde bir değişiklik beklemediğini yansıtırken,
TCMB Beklenti Anketi’nde de cari ay politika faizine ilişkin medyan beklenti
%7.50 ile benzer bir görünüme işaret ediyordu. Ayrıca, önümüzdeki dönemde (6 ay
içinde) toplam artışa ilişkin daha önce 100 baz puan olan beklentinin 50 baz
puana indiği görülmüştü.
Sadeleşme
tamamen rafa kalkmış da olabilir, Enflasyon Raporu’nda bu konu netlik
kazanacaktır. Bilindiği gibi, TCMB Ağustos ayında açıkladığı “Küresel Para
Politikalarının Normalleşme Sürecinde İzlenecek Yol Haritası” kapsamında,
küresel para politikalarının normalleşmeye başlaması ile faiz koridorunun bir
hafta vadeli repo ihale faiz oranı etrafında daha simetrik bir hale
getirileceğini ve daraltılacağını açıklamıştı. Piyasa ise bu mesajı, Fed’in
faiz artırımlarına başlamasını takiben TCMB’nin de harekete geçeceği şeklinde
okumuştu. TCMB, bu beklentiyi Aralık toplantısında karşılamazken, toplantı
özetlerinde; oynaklıklarda gözlenen düşüşün kalıcı olması halinde önümüzdeki
toplantıdan itibaren para politikasında sadeleşme adımlarına başlanabileceğini ve
sadeleşme kapsamında atılacak adımların niteliğinin ve hızının küresel ve yurt
içi piyasalardaki oynaklıkları etkileyen unsurlara bağlı olacağını belirtmişti.
Ancak, söz
konusu cümlenin bu toplantı karar metninde yer almadığı görülürken bunun yerine
“Kurul, ayrıca yılın başından itibaren artan küresel oynaklığı ve Ocak
Enflasyon Raporu öngörülerini değerlendirmiştir” denmekte ama ne gibi bir
sonuca varıldığına ilişkin bilgi verilmemektedir. Bu ise, sadeleşmenin tamamen
rafa kalktığı anlamına gelebileceği gibi, gelecek haftaki Enflasyon Raporu
sunumu sırasında bu konuda ek bilgi verilebileceği anlamına da gelebilir. Zaten,
mevcut ortamda oynaklıklarda azalışın kalıcı olmasını çok zor gördüğümüzden, oynaklık
gerekçesinin yeni ertelemelere kapıyı ardına açık tuttuğunu düşünmekteyiz.
Ayrıca, Ankara yatırımcı toplantılarında atılacak adımların arasında üst bandın
aşağı çekilmesinden bahsedilmesiyle beraber, bu opsiyonun mevcut şartlarda
zorlanması durumunda sadeleşmeden beklenebilecek faydayı azaltacağını ve TL
açısından olumsuz bir gelişme olacağını düşünmeye devam ediyoruz.
Para
politikasında “sıkı duruş” vurgusu korundu, kararlar enflasyon görünümüne bağlı
olarak alınacak dendi. Kurul, mesaj cümlesi olan “Önümüzdeki dönemde para politikası
kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri,
fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler
dikkate alınarak para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecektir.”
paragrafını ise bu toplantıda da aynen korudu. Hatırlanacağı gibi, TCMB’nin,
Ekim ayı Enflasyon Raporu’nda %7.9 olarak güncellediği 2015 tahmini TÜFE’nin
yılı %8.8 kapaması ile yine tutmamıştı. Aynı raporda %6.5 olarak verilen 2016
tahmini ise yeni OVP’de %7.5 olarak belirtilmişti. TCMB bu tahmine ilişkin
nihai görüşünü 26 Ocak’ta açıklanacak yeni Enflasyon Raporu’nda aktaracaktır. En
son Beklenti Anketinde ise yılsonu TÜFE tahmini %8.19 olurken, gelecek 12 ay
(%7.92) ve 24 ay (%7.12) TÜFE beklentileri hem tarihsel olarak yüksek
seviyelerde kalmış hem de TCMB’nin hedef ve tahminlerinden uzaklaşmaya devam
etmiştir.
Artan
maliyetlere ve ücret gelişmelerine vurgu yapılırken, likidite politikasındaki
sıkı duruşun da korunacağı belirtildi. TCMB, önceki toplantıda likidite
duruşuna ilişkin kullandığı cümleye “artan maliyet unsurları” ve “ücret
gelişmeleri” kavramlarını ekleyerek, “döviz kuru” vurgusunu ise çıkararak tekrarlamıştır.
Kurul, “artan maliyet unsurları çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmeyi
sınırlamaktadır. Bu çerçevede Kurul, ücret gelişmelerinin ve küresel
piyasalardaki belirsizliklerin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları
üzerindeki etkileri ile enerji ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklıkları
dikkate alarak, gerekli görülen süre boyunca likidite politikasındaki sıkı
duruşun korunacağını” vurgulamıştır.
Kurulun
temel ekonomik büyüklüklere ilişkin değerlendirmelerinde ufak değişiklikler vardı.
Sıkı para politikası duruşunun ve alınan makroihtiyati
önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızlarının makul düzeylerde devam etmekte
olduğu, dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmeler ve tüketici kredilerinin
ılımlı seyri cari dengedeki iyileşmeyi desteklediği aynen tekrarlanırken, yeni
cümle olarak “artan jeopolitik risklere karşın Avrupa Birliği ülkelerinin
talebindeki artışın ihracat üzerindeki olumlu etkisi sürmektedir”, dendi.
Sadeleşme
süreci, eğer bir gün başlarsa, politika faizinin %9.0-9.5 aralığına yükselmesi
ile sonuçlanmasını bekleriz. Daha önce de
vurguladığımız gibi, sadeleştirmenin, esas olarak, mevcut faiz koridoru
kapsamında çoklu faiz uygulamasından yeniden tek faizin ağırlık kazanacağı
konvansiyonel para politikası uygulamasına dönüş anlamına geleceğini
düşünüyoruz. Burada varılacak nihai
nokta, 1 hafta vadeli repo faizini piyasa açısından tek gösterge haline
getirmek ve tüm fonlamayı bu kanaldan sağlamak olacaktır. Varılacak faiz seviyesi
ise - TCMB’nin bu değişikliklerin “bir sıkılaşma veya genişleme getirmeyeceği”
mesajına istinaden - bankalar açısından bugünkü duruma göre “nötr” olacak bir
seviye olmalıdır. Dolayısı ile, kademeli geçiş senaryosunda TCMB bir yandan
küçük adımlarla haftalık repo faizini yükseltirken benzer oranlarla faiz
koridorunu alt banttan daraltmaya yönelecektir. Tüm fonlama
araçları dikkate alınarak hesaplanan efektif fonlama oranının %9.50 seviyesinde
olduğu düşünüldüğünde, nihai olarak, politika faiz oranının %9.00-9.50
aralığında ve O/N borçlanma faiz oranının 8.00-8.50% aralığında olabileceğini,
koridor üst sınırının ise değişmemesi gerektiğini düşünmekteyiz.
TCMB’nin
fonlama maliyetini ne düzeyde oluşturacağı önemli olmaya devam edecek.
TCMB’nin, çok uzun süreden beri, bankaların fonlama ihtiyacının tamamını
haftalık repo ihaleleriyle karşılamayarak piyasa yapıcısı ve borç verme
imkanlarını kullanmaya zorlaması ile fonlama maliyetinin (geçen toplantıdan bu
yana ortalaması %8.82) politika faizinin 132 baz puan üzerinde oluşması,
ve gecelik faizlerin faiz koridoru üst sınırına yapışık oluşması (son olarak
%10.75) sağlanmaktadır. TCMB’nin sıkı likidite politikası duruşunu ve
fonlama maliyetini en azından mevcut düzeylerde korumasını beklemekteyiz.